Yukarı
199835

"Mağdurlar haklarına kavuşturulmalı"

19 Ocak 2018 10:25

Eğitim-Bir-Sen İzmir 1 No'lu Şube Başkanı ve Memur-Sen İzmir İl Temsilcisi Ali Musa Bina, 2017-2018 eğitim-öğretim yılı birinci kanaat döneminin sona ermesi dolayısıyla bir mesaj yayımladı.

Mesajında, günübirlik politikalar ve sürdürülebilir olmayan kararlar nedeniyle gerek eğitim-öğretim gerekse eğitim çalışanların olumsuz etkilendiğini söyleyen Bina, "TEOG’un kaldırılması, yükseköğrenime giriş sistemindeki değişikliğin gölgesi ve sarsıntısı altında bir dönemi geride bıraktık. Alan değişikliği taleplerinin karşılanmaması, öğretmen performans değerlendirmesi pilot uygulamasının oluşturduğu tedirginlik, yer değişikliği sürecinde yaşanan sorunlar, öğretmene karşı giderek artan şiddet gibi olumsuzluklar ne yazık ki eğitim-öğretim yılının ilk dönemine damgasını vurmuştur.

Öğretmen açığı, erkek kamu görevlilerine dayatılan darbe ürünü kılık ve kıyafet yönetmeliği, ek ders esaslarındaki eşitsizlik, ders ücretlerindeki adaletsizlik, okulların bütçe sorunu, yabancı dil pilot uygulaması, rehberlik hizmetlerinin hizmetin özüne uygun kurgulanamaması, teftiş sistemindeki dönüşümün tamamlanamadığı gibi rehberlik ayağının ihmal edilmesi, ortaöğretime geçişte yeni sürecin soru işaretleri içermesi gibi birçok konuda beklentileri karşılayan adımlar hâlâ atılmış değildir. Özetle, bir an önce yapılması gereken çok iş, çözüme kavuşturulmayı bekleyen onlarca sorun bulunmaktadır" ifadelerinde bulundu.

Günübirlik politikalar çözüm değil, sorun üretmektedir

Bina, mesajında şunları kaydetti;

"Birimlerin birbirleriyle çelişen kararları ve uygulamaları; Millî Eğitim Bakanlığı’nın hedef, amaç, politika ve eylem noktasında birbiriyle uyumlu, birbirini tamamlayan, sebep-sonuç ilişkisini gözeten bir politika oluşturma ve uygulama becerisini gösteremediğini gözler önüne sermektedir. Bakanlık birimlerinin her konuya sadece kendi görev alanları yönünden bakmaları, aldıkları her kararın kendi birimleri dışında da yansımaları olacağı hususunu göz ardı edip bu konuda sebep-sonuç-etki analizi yapmamaları, bütünün parçasını teşkil ettikleri gerçeğini unutmaları neticesinde alınan kararlar ve gerçekleştirilen uygulamalar, Bakanlığın eğitim ve personel politikasına uygun olmamakta, hatta söz konusu politikaları sekteye uğratmaktadır. Mezkûr birimler, karar ve uygulama sürecinde dar bakış açısının sonucu olarak Bakanlığın genel politikasıyla uyumlu işler çıkaramamaktadır. Bu nedenle, karar alma düzeyinde çok boyutlu ve sebep-sonuç analizini gözeten bir süreç işletilmelidir.

Eğitimcilere yönelik şiddete Bakanlık seyirci kalmamalıdır

Öğretmenler, geleceğimiz olan çocuklarımız ve gençlerimiz için ‘iyi insanın’, ‘güzel ahlakın’ canlı fotoğrafı olmak durumundadır. Sadece öğreten değil, değerleri yaşayan ve yaşatan bir kimlik olarak öğrencilerinin karşısına çıkmalıdır. Öğrencisi, insan olmanın değerini öncelikle öğretmenler üzerinden yaşamalıdır. Adil olmayı, işinin hakkını vermeyi, iş ahlakını, hakça paylaşmayı, birlikte yaşamayı ve huzuru birlikte oluşturmayı, sınıfta ve okulda öğretmenden görmelidir. Böyle bir öğretmen profili için öncelikle öğretmenlerin toplumdaki saygınlığının ve itibarının, bu hedef doğrultusunda oluşması ve korunması gerekmektedir. Öğretmenlerin mali, sosyal, özlük hakları ve çalışma şartları bu itibar ve saygıyı oluşturacak biçimde düzenlenmeli ve geliştirilmelidir. Öğretmene şiddet, bugün okullarda yaygın bir sorun hâline gelmiştir. Maalesef bugün öğretmenler saldırılara karşı savunmasızdır. Eğitim kurumlarında güvenlik tedbirleri yeterince alınmamakta, sorumluluk öğretmenlere ve yöneticilere bırakılmaktadır. Bakanlık, eğitimcilere yönelik her saldırının sıkı takipçisi olmalı; kendi personelinin yanında olduğunu göstermeli ve nerede duracağı belli olmayan şiddet olaylarının bir an önce son bulması için gerekeni yapmalıdır.

Eğitim yönetiminde kariyer liyakat esaslı olmalıdır

Eğitim kurumları yönetici görevlendirme sürecinin, özellikle mülakat ayağının sorunlara ve yoğun bir dava sürecine neden olduğu, süreç titizlikle yürütülse dahi kamuoyunda olumsuz algılara neden olarak Bakanlığı yıprattığı görülmektedir. Bu husustaki en büyük problem, bahse konu yönetmeliğin ve öncesinde çıkartılan çok sayıda yönetmeliğin sendikalar tarafından dava konusu edilmesi, aday seçimi ve görevlendirme usulü gibi yönetmeliğin pek çok can alıcı hükümlerinin mahkemelerce yürütmesinin durdurulmasına ve iptaline karar verilmiş olmasıdır. Açılan bu davalar ile dava konusu edilen hükümlere istinaden tesis edilen bireysel idari işlemlere karşı açılan bireysel davalarda verilen kararlar, yönetici görevlendirme sürecini iller bazında sekteye uğratmaktadır.

Mağdurlar haklarına kavuşturulmalı, itibarları iade edilmelidir

Öncelikle eğitim gündemi olağan hâle getirilmelidir. Terör örgütlerinin bertaraf edilmesine, elemanlarının ve uzantılarının siyasal zeminden kamu düzenine, kamu personel sisteminden ekonomik sisteme bütün alanlardan tasfiye edilmesine yönelik faaliyetler, demokratik işleyişin, hukuk düzeninin ve insan haklarına dayanan toplumsal hayatın korunması amacıyla hukuk kurallarına bağlılık ve adaletin tesis edilmesi ekseninde hassasiyetle ve hızla yürütülmelidir. Bylock ile ilgili kurulan kumpas nedeniyle söz konusu programı kullanmadığı anlaşılan, yaklaşık 15 aydır açıkta olduğu hâlde hakkında hiçbir işlem tesis edilmeyen ve hâlâ açıkta bekleyen, haksız yere ihraç edildiği hâlde yargı kararları ve teknik inceleme neticesinde masum olduğu ortaya çıkan kamu görevlileri ivedilikle adalet bekliyor. Bakanlık, bylock kullanmadığı teknik olarak ispat edilen kamu görevlilerinden KHK ile ihraç edilenler için acil iade sürecini başlatmalı, yeni gelişmeler ışığında hızlı değerlendirmeler yapmalı, mülki idare amirliklerince yapılan açığa alma işlemlerinin sona erdirilmesinde aktif rol üstlenmelidir.

Öğretmen ihtiyacı ivedilikle karşılanmalıdır

Son yıllarda hatırı sayılır öğretmen atanmasına rağmen önemli sayıda öğretmen ihtiyacı olduğu da bir gerçektir. Norm fazlası öğretmenlerin eş vb. gerekçelerle ihtiyaç duyulan yerlere gidemeyeceği dikkate alındığında reel öğretmen ihtiyacı 120 bin civarındadır. Bakanlık, daha fazla öğretmen istihdamı gerçekleştirmelidir. Eğitimde reformların kalıcı olması, okullarda boş ders kalmamasına ve sınıflarda sadece kadrolu öğretmenlerin bulunmasına bağlıdır.

Farklı istihdam modellerinden vazgeçilmelidir

632 sayılı KHK ile kadroya geçirilmeden evvel var olan sözleşmeli öğretmen sorunlarının şimdi yeniden ortaya çıktığı görülmektedir. Eğitim kurumlarında öğretmenler arasında kadrolu/sözleşmeli şeklinde ortaya çıkan ayırım kurum içi çalışma barışını bozmaktadır. Bu durum, öğretmenlerin verimliliğini düşürmekte; aynı niteliklere sahip ve aynı görevi ifa eden insanlar arasında bir nevi kast sistemi oluşturmaktadır. Sözleşmeli olarak istihdam edilenler kadrolu olanların sahip olduğu özlük haklarına sahip olmadıklarından, hak kayıpları ve mağduriyetler pek çok davaya neden olmanın yanında Bakanlığa olan güveni de azaltmaktadır. Sayı arttıkça, farklı istihdamdan kaynaklı sorunlar da artacaktır. Yer değişikliği başta olmak üzere, kadrolu öğretmenlerin sahip oldukları hakların tanınmaması, Bakanlığı yoğun bir dava sürecinin içine çekmektedir. Bakanlık, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasından vazgeçilmeli, atamaları kadrolu olarak yapmalıdır.

Kamu vicdanını yaralayan mülakatla öğretmen atama yöntemi sona erdirilmelidir

Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasıyla birlikte Türkiye’deki öğretmen istihdamı süreçlerine sözlü sınav aşaması da ilk kez dâhil edilmiştir. Uygulamanın başladığı ilk günden itibaren sözlü sınav kamuoyunda tartışılmaktadır. Özellikle, çok sayıda sözlü sınav komisyonu olması, sınav komisyonunda bulunanların yeterlilikleri, sınavlarda sorulan sorular gibi konular kamuoyunda sıklıkla gündeme gelmektedir. Genel olarak, binlerce adayın çok sayıda farklı komisyon tarafından kısa süreli bir sözlü sınava tabi tutulmasının hem nitelikli öğretmen seçimine hizmet etmediği hem de adalet duygusunu zedelediği şeklinde genel bir kanı bulunmaktadır. Tek başına sözleşmeli öğretmenlik uygulaması çok ciddi bir sorun iken, atanacak öğretmen seçiminin mülakatla yapılması, yapılan mülakatlar çerçevesinde adayların kazanma ya da kaybetme nedeninin objektif bir şekilde izah edilememesi, yıllarca emek vererek okumuş ve birçok yazılı sınavdan geçmiş öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç dakikalık mülakatla elenmesi adalet duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır. Mülakat uygulaması yerine daha adil, hakkaniyetli, ehliyet ve liyakat ölçülerine göre bir istihdam modeli hayata geçirilmelidir.

İstihdamda zorluk çekilen bölgelerde cezbedici yöntemler uygulanmalıdır

İstihdamda güçlük çekilen bölgelerde en önemli sorun, kalıcı öğretmen istihdamının sağlanamamasıdır. Söz konusu bölgelerde bir öğretmenin görevde kalma süresi ortalama 1,5 yıldır. Bu durum, ilkokul dönemi başta olmak üzere, eğitim ve öğretimde ciddi sıkıntılara sebebiyet vermektedir. Bu bölgelerdeki öğretmen açığının kapatılması amacıyla zorunlu hizmet yükümlülüğü getirilmesine rağmen, bunun kalıcı bir çözüm getirmediği görülmektedir. Eğitim çalışanlarına, zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları halinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesi, hem bölgenin eğitim çalışanı açığının kapatılması bakımından hem de bölgenin zorluğuna göre eğitim çalışanının yaşamış olduğu mağduriyeti gidermesi bakımından zaruret arz etmektedir.

Eğitim yöneticileri işveren muamelesi görmemelidir

Sosyal güvenlik, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı çerçevesinde mesleki ve teknik eğitim veren kurumlar başta olmak üzere, eğitim kurumlarının müdürleri, işveren/işveren vekili sayılmakta; bu durumda (işletmelerde mesleki eğitimi bırakan öğrencinin/işletme sahibinin zamanında bilgi vermemesi gibi) kendi kusurlarından kaynaklanmayan hâller nedeniyle yüklü miktarda idari para cezalarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Eğitim kurumları müdürlerinin kasten işlenenler hariç olmak üzere, bireysel sorumluluklarını gideren bir düzenleme konusunda SGK ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı nezdinde adım atılmalıdır.

Ortaöğretime geçiş sürecinde doğacak problemler şimdiden öngörülmelidir

Bakanlık tarafından TEOG’un yerine getirilen yeni ortaöğretime geçiş sisteminde tüm öğrencileri merkezi olarak sınava sokan ve yerleştiren bir geçiş sistemi yerine bu yeni sistemde öğrencilerin sadece bir kısmının sınavla yerleştirilecek olması ve sınavın isteğe bağlı olması, sınav stresini azaltması yönüyle olumludur. Bu gelişmelere rağmen, açıklanan yeni sistemde geliştirilmesi gereken bazı hususlar vardır: Merkezi sınavla öğrenci alacak okulların belirlenmesinde özellikle nüfus ve kentin büyüklüğü gibi nesnel kriterler mutlaka dikkate alınmalıdır. Fen liseleri ile sosyal bilimler liselerine ek olarak bazı Anadolu liseleri, meslek liseleri ve imam hatip liseleri de merkezi sınavla öğrenci almalıdır.

Sınavsız yerleşecek öğrencileri yerleştirmede katı bir merkezi yerleştirme anlayışı yerine daha esnek bir yaklaşım benimsenmelidir. Ortaöğretime yerleşme ile ilgili iş ve işlemler merkezi olarak Bakanlık tarafından değil, il ve ilçe millî eğitim müdürlükleri tarafından yürütülmelidir.

Okulların bütçe ihtiyacı karşılanmalıdır

Eğitim-öğretim desteğinin sadece özel öğretim kurumlarıyla sınırlı tutulmaması, resmi öğretim kurumları ile resmi kurum öğrencilerinin de aynı destekten faydalanması sağlanmalıdır. Bu durum, resmi öğretim kurumlarının niteliğinin artırılmasına ve nitelik artışı getirecek rekabetin gelişmesine olumlu katkı sağlayacaktır.

Kamu görevlilerine kılık-kıyafet dayatılmamalı, darbe ürünü yönetmelik kaldırılmalıdır

Kamusal alan yalanıyla yıllarca kadınlara ve kız öğrencilere uygulanan kılık-kıyafet dayatması, verdiğimiz mücadele, yaptığımız eylem ve etkinlikler sonucunda kaldırılmış, kamuda çalışan kadınlara yönelik ‘başı açık’ ibaresinin yönetmelikten çıkarılmasıyla kadının kamu hizmetine katılımında bir engel aşılmış; Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik’te de yapılan değişiklikle öğrencilere kılık-kıyafet dayatmasının kaldırılması son derece önemli bir adım olmuş ve bir yasak daha tarihe karışmıştır. Çerçeve yönetmelikte de acilen değişiklik yapılmalı ve sivil itaatsizlik gerekçelerimizden olan erkek kamu görevlilerine de kılık-kıyafet dayatmasından vazgeçilmelidir.

Bakanlık eğitimin paydaşlarına kulak vermeli, birlikte çalışmayı öncelemelidir

Bakanlığın bütün birimlerinin, özellikle siyasi ve idari liderlerinin, sendikalar ve diğer sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere, eğitim alanındaki diğer paydaşlarla daha etkin bir iletişim ve iş birliği içerisinde olması yönünde irade kullanmaları uygun olacaktır.

Millî Eğitim Bakanlığı’nın yükseköğretim kurumlarıyla, akademik çevrelerle ve sendikalarla sık aralıklarla bir araya gelmesi, belirlenecek politikaların isabet oranının artmasını sağlayacak, kabul düzeyi yüksek kararların alınmasına yardımcı olacaktır. Özellikle, eğitim mevzuatını ve personeli ilgilendiren düzenleme ve uygulamalar, müfredat değişiklikleri gibi başat konularla ilgili çalışmaların ve alınacak kararların bu iş birliği ve paydaş sıfatı üzerinden birlikte gerçekleştirilmesi, sonuçların birlikte analizi ve sonuçlara dair eleştirilerin de birlikte üstlenilmesi gibi demokratik toplumlara özgü birlikteliği de beraberinde getirecektir."



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


Diğer Haberler

Foça'da Muhtarlar, Kaymakam Türköz ile ilk toplantısını yaptı

Foça Kaymakamı Mehmet Türköz başkanlığında toplanan,ilçe mahallelerinin  muhtarları ile ilk toplantı KYBLE Toplantı salonunda gerçekleşti.

Başkan Tugay Mine Piriştina’nın cenaze törenine katıldı

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin efsane belediye başkanı olarak bilinen merhum Ahmet Piriştina’nın eşi Mine Piriştina’nın cenaze törenine...


Tugay: “Bölgesel kalkınmaya önem vereceğiz”

Türkiye’nin en büyüğü Marble İzmir 29’uncu kez açıldıSektöründe dünyanın en büyük üç fuarından biri, Türkiye'nin ise en büyük fuarı Marble İzmir-Uluslararası Doğaltaş ve Teknolojileri Fua...

Başkan Kınay Karabağlar’daki muhtarlarla buluştu: Önceliğimiz sosyal belediyecilik

Başkan yardımcıları Burcu Ugantaş ve Elvin Sönmez Güler ile birlikte Karabağlar Belediye Meclisi Mahalle Komisyonu üyeleri Fırat Eroğlu, Osman Sarı, Ayhan Uzunay, Selami İyier, İnan Karak...


İzmir Büyükşehir'de revizyon: O isim görevden alındı

Şahin'in yerine Karşıyaka Belediyesi'nden başkan yardımcısı olarak görev yapan şehir plancısı Zeki Yıldırım getirildi.

Avrupa Türkiyeli Yazarlar Grubu’ndan Çiğli’ye ödül

Çiğli Belediyesi, Avrupa Türkiyeli Yazarlar Grubu’nun (ATYG) özel davetiyle yer aldığı 2024 İlkbahar Buluşmasında; kültürel alanda yaptığı çalışmalarla 2024 Kültür-Sanat Ödülüne layık gör...


Başkan Eşki Işıkkent’te vatandaşla buluştu

Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki, seçim sonrası teşekkür ziyaretlerine Işıkkent’te devam etti. Çocuklara futbol sahası sözü veren Başkan Eşki, bölgedeki tarihi köprünün elden geçirilmes...

CHP'den Menemen'de 'sürgün' iddiası: İşçilerden elinizi çekin!

31 Mart Yerel Seçimleri'nde AK Parti'nin İzmir'de kazandığı tek beleidye olan Menemen'de CHP  İlçe Başkanı Hüseyin Özbey  işçilerin sözleşmelerinin tek taraflı feshedildiği, bazı işçileri...


AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı: “Kum saati işlemeye başladı.”

Cumhur İttifakı Grubu; 31 Mart Yerel Seçimleri’nin ardından Büyükşehir Belediye Meclisi ilk oturumu öncesinde, AK Parti İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı ve MHP İzmir İl Başkanı Veysel Şahin...

SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

'60 günde 20 kilo verdi' dendi, ünlü oyuncu isyan etti

Oyuncu Ezgi Mola'nın 60 günde 20 kilo verdiği iddia edildi. Mola hakkında çıkan habere tepki gösterdi. Ezgi Mola işletmeci Mustafa Aksallı ile 8 Mayıs 2023'te sade bir törenle dünyaevine ...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Doğada vakit geçirmek cilde olumlu etki ediyor

Araştırmacılar, doğada vakit geçirmenin bağırsak ve cilt sağlığı ile yakından ilişkisini inceleyerek, yeşil alanların insan mikrobiyotasını artırdığı sonucuna ulaştı."Environmental International" isimli dergide yayımlanan makalede, araştırmacılar, ABD ve Avrupa'da kaleme alınan 20 çalışmayı inceleyerek doğa ile insan sağlığı arasındaki yakın bağı ele aldı.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR