“Umutluyum! Her an tekrar ediyorum..."

Geçtiğimiz yıl beşinci stüdyo albümü Yine de Amin'i çıkaran Ceylan Ertem, albümün üçüncü klibini Kovdum'a çekti. Hollanda ve Macaristan'da çekilen klipler güçlü hikayesiyle dikkat çekiyor. Ceylan Ertem, ürettiği eserlerle, tarzıyla, üslubuyla, barışa ve sevgiye olan hasretiyle, müzik dünyasının nev-i şahsına münhasır isimlerinden. “Yakından, uzaktan takip ettiğim kadarıyla oldukça cesur, özgür, klişeden uzak, harika üretimler gerçekleştiren dostlarımı alkışlıyorum” diyen Ertem, müzik dünyasında kendisinin ve birtakım arkadaşlarının yarattığı heyecanla ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor: “Hem biz müzisyenler ve şarkı yazarları, hem de dinleyici, çöplüklerden sıkıldık. Müziğe saygısı olmayan, sadece küpünü doldurmaya çalışan, özensiz müzikler duymaktan bıktık. Buna bir tepki olarak da bizim müziklerimiz doğuyor ve dinleyicilerimiz sayesinde yaşıyor.”​

‘Yine de Amin’in üçüncü klibini Kovdum’a çektiniz. Kovdum’u seçme nedeniniz neydi?

Klibin yönetmeni Aytekin Yalçın yakın arkadaşım. Yine de Amin albümünü ilk dinlediğinde bana şöyle mesaj göndermişti; “Kovdum'a mutlaka birlikte bir şeyler yapalım.” Hem onun isteği, hem dinleyicilerden gelen ilgi sebebiyle üçüncü videomuz Kovdum oldu.

Amsterdam’da ve Macaristan’da çekilen, hikayesi güçlü bir klip. Nasıl bir emek var arkasında?
Avrupa turnesine çıktığımda, Amsterdam'daki durağıma İtalya'dan Aytekin de katıldı. Orada buluşup bazı köyleri gezdik ve güzel ‘an’lar yakaladık. Sonra Aytekin, Macaristan’da Valeria ile harika çekimler gerçekleştirdi. Aytekin in büyük emeği ve fikri var videonun arkasında. Buradan bir kez daha teşekkür ediyorum ona.

Macaristan'da yaşayan 74 yaşındaki dansçı Valeria Borbely'nin hikayesiyle harmanladınız Kovdum’u. Borbely’nin hikayesi sizde nasıl bir duygu durumu yarattı? 
Yaşı gereği elbette artık çok zor hareket ediyor ama yine de dansı sevmekten ve dans etmekten vazgeçmeyen bir kadın. Kocası kör bir ressam. Enteresan yaşamlar ve ruh halleri, çok güçlü, çok renkli. Ben de o yaşta o denli güçlü ve mücadeleci olmak isterdim ve deli.

 SONSUZ AŞK YOK, DOSTLUK VE SEVGİ VAR

Birkaç ay önce görme duyusunu yitiren eşi Bela'nın da duvarda tabloları görülüyor ve sonsuz bir aşk yansıması var. Sonsuz aşk diye bir şey kaldı mı? 
Sonsuz aşk yok bana göre, sonsuz sevgi ve dostluk var.

Şarkının sözlerinde Sıla Gençoğlu imzası bulunuyor. Şarkının hikayesi nasıl gelişti ikiniz arasında?
Sıla bana iki şarkı hediye etti Yine de Amin için. İkisini de akustik gitarla çalıp, oldukça sade ve temiz biçimde söyleyerek gönderdiler Efe (Bahadır) ile birlikte. İlk dinlediğimde bu kayıtları çok mutlu oldum. Defalarca dinleyip sindirdiğimi ama bir türlü iki şarkı arasında karar veremediğimi hatırlıyorum. Sonra Sıla'yı aramıştım. O da “Neden karar vermeye çalışıyorsun ki, ikisi de senin' demişti. Çok sevinmiştim. İkinci şarkı da hepinizin bildiği üzere Esmer'di.

BEN DE ŞAŞKINIM

Çukur dizisinde Aşık Mahzuni’nin eseri olan ve sizin yorumladığınız Zalım çok ilgi gördü. Bir dizide böyle bir yorumunuzun yer alması nasıl bir etki yarattı?
Ben de şaşkınım. Ben yeniden yorumlamaya çalıştığım her esere, şarkıya aynı saygı ve sevgiyle yaklaşıyorum. Bazıları gerçekten çok seviliyor, verdiğim emeğin ve sevginin karşılığını görmek de beni sonuçta çok mutlu ediyor tabii. Türkünün aranjörü Can Güngör. Onun da büyük emeği var. Dizi izlemiyorum normalde ama Çukur takip ettiğim kadarıyla oldukça kaliteli ve sürükleyici bir dizi. Öyle bir dizide yorumladığım bu harika türkünün çalınması da çok hoş.

Konserlerinizde Mahzuni, Neşet Ertaş gibi ustalara saygı duruşunda bulunuyorsunuz. İleride sadece bu saygı duruşunda bulunduğunuz ustaların eserlerinin yer aldığı bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? 
Şimdilik düşünmüyorum.

ÇÖPLÜKLERDEN SIKILDIK

Siz ve sanatçı dostlarınız, müzikal üretiminizle son yıllarda müzik sektöründe ‘umut’ olarak değerlendiriliyorsunuz. Bunun sebebi nedir sizce?
Ne güzel böyle düşünülüyorsa. Ben de yakından/uzaktan takip ettiğim kadarıyla oldukça cesur, özgür, klişeden uzak, harika üretimler gerçekleştiren dostlarımı alkışlıyorum. Sebebi nedir bilmiyorum ama, sebeplerinden biri şu sanırım, hem biz müzisyenler ve şarkı yazarları, hem de dinleyici, çöplüklerden sıkıldık. Müziğe saygısı olmayan, sadece küpünü doldurmaya çalışan, özensiz müzikler duymaktan bıktık. Buna bir tepki olarak da bizim müziklerimiz doğuyor ve dinleyicilerimiz sayesinde yaşıyor.

TOHUMLARINI BEKLİYORUM

Yıldız Tilbe’nin ve Sezen Aksu’nun büyük bir hayranısınız. Geçtiğimiz günlerde Sezen Aksu ile 25 yıllık küslüklerine son verdiler ve barıştılar. Bu barışma büyük bir heyecan yarattı. Sizde yansıması nasıl oldu?
Ben çok heyecanlandım, çok sevindim. İkisine de büyük hayranım, herkes bilir. Sadece geçen o 25 yıla üzülüyorum, kim bilir neler duyacaktık ama olsun, geç olsun da güçlü olsun. Merakla ve sevinçle bu birlikteliğin tohumlarını bekliyorum.

Bir konserinizde “Biz çok zor zamanlar geçiriyoruz. Doğmadan önce bile zor zamanlar geçirmişler. Düşünceleri yüzünden öldürülenler mi dersin, sadece kadın öldürülenler mi dersin? Şimdi hepsini anacağız. Trans bireyleri de anacağız. Kız kardeşlerimizi de, Berkin'i de, Nuriye'yi ve Semih'i de anacağız” demiştiniz. Bu zor zamanlarda birçok kişi umutsuzluğa kapıldı. Siz umutlu musunuz, güzel günler adına?

Umutluyum. Her zaman. Her an tekrar ediyorum: ‘Ütopyalar Güzeldir’.

CEYLAN ERTEM’İ MUTLU EDEN VE ÜZEN ŞEYLER…

Sizi son dönemlerde en çok mutlu eden ve en çok üzen şey ne oldu? 
Bazı cennetlerin imara açılacağını duyduğumda, bir insanın bir hayvana eziyetini duyduğumda, bir kadın ya da LGBT cinayeti duyduğumda olağanüstü üzülüyorum. En çok mutlu olduğum şeyler ise haksız yere hapis yatanların hapisten çıkması, çocukların gülüşü, birilerinin barışı, nazik bir cümle duymak…

Geçtiğimiz yıl sizin için en akılda kalan şey neydi?
Nuriye ile Semih ve uzun emekler sonunda paylaştığım Yine de Amin.

SÖZCÜ