Yukarı
94061

Türk futbolunun çocukluk anıları

26 Nisan 2012 10:24

Çok yakın bir dostunuz ciddi psikolojik sorunlar yaşıyor olsa, yetmese mahkeme kapılarında sürünse, hatta var oluşu tehlikeye düşse, yüzünden düşen bin parça olsa, bir de üstüne üstlük ailesi, yakınları, amiri, memuru böyle bir sorun hiç olmamış gibi davransa ne yaparsınız?

Ağır depresyon belirtileri bu kadar belirginken “Normal hayatına devam et, hatta haftada üç kez aynı dozda ilaç al, herkes üzerinde tepiniyorken sen hiçbir şey yokmuş gibi davran, nasılsa her şey geçecek” mi demeyi tercih edersiniz, yoksa kolundan tutup onu psikolojik yardım almaya mı zorlarsınız?

Cem Zamur’un İletişim Yayınları’ndan çıkan kitabı ikisini de yapmıyor aslında. Çünkü kolundan tutup götürecek kadar yakın değiliz artık bu oyuna. Ortamımız farklılaştı, arkadaş çevresi değişti. Dini, imanı para oldu. Bunun için ruhunu satılığa çıkardı. Gözümüzün içine baka baka bin bir dalavere çeviriyor, hâlâ hiçbir şey olmamış havasında, üzerine giydiği kotun markasını gösterip duruyor.

Oysa şu kesin; bu memlekette, yazının öznesi olan futbol, tarihinin en derin krizini yaşıyor ve adeta can çekişiyor. Peki biz ne yapıyoruz? Giderek büyüyen bir öfke yumağında kendi kuyruğumuzun peşinden koşuyor, her şeyin rövanşını almaya çalışıyoruz. Ne intikammış, bitmek bilmiyor!

O yüzden değerli Cem Zamur’un kitabı. Çünkü Türk futbolunu o meşhur psikanaliz kanepesine yatırıyor ve çocukluğuna götürüyor. Gerçi travmalar yok bu tarihte hatta pek çoğu bildik, tanıdık hikâyeler. Üstelik belki de fazlasıyla temiz, olmadığı kadar sorunsuz. Ama okudukça ısınıyor, okudukça arınıyorsunuz.

Eksik futbol kültürünün aksak öykülerinde beklenmedik naifliklere tutunmaya çalışıyorsunuz. Yarım kalmışlıklar, bugünün dünyasına yabancı bir içtenlik, inanılması güç bir özveri ve dayanışma, bir o kadar da erdem ve vefa...

Bugünlerde neresine dokunsanız içinden canavar çıkan bir futbol sevgisinin tekzibi gibi duran futbol karakterlerini anlatıyor Zamur. Hepsi karakter rollerinde, hepsi ‘jön’. Bu yüzden kitap ‘sepia’ bir fonda ‘briyantin’ kokularıyla okunuyor. İsmet Gümüşdere’nin fotoğraflarına gerçeklik hissi veren o yüzlerin yalın hikâyelerinde aksiyon yok, bilimkurgu yok, ‘büyük anlatılar’ yok. Kendi ekseni etrafında dönen bir makullük, inandırıcılığın sınırını zorlayan bir tevazu ve asla Hollywood’u çekmeyecek masallar var.
Oysa biz ölmeye ölmeye gidiyoruz hâlâ ve hâlâ bu maçı almak için başka bir yol bulamıyoruz...

Ali Artuner
1944 İzmir – 2001 Göztepe

“O yılların Göztepe’si futbolcu-yönetici-koyu taraftar-sempatizan bileşiminin tüm semte yayıldığı bir yapı gösterir. Futbolcu antrenmandan sonra kahvede taraftarlarla sohbet eder, semt sakinleri Halil’in (Kiraz – benzersiz bir solaçıktı) kasabından alışveriş eder, Ali’nin (Artuner – Gelmiş geçmiş en büyük kalecilerden) mağazasından ayakkabı alır, Fevzi (Zemzem, santrfor) transfer parası ile yönetici Muhittin Ekiz’in zeytinyağı işine ortak olur ve eski futbolcular, halihazırdaki futbolcular ve taraftarlar gazozuna maçlar yapardı. Anlatmak istediğim, gözü modern dünyaya dönük bir anlayışın bir semt tabanı ile birleşiminin rüya gibi bir takım yaratabildiğidir.”

İbrahim Kelle/Gökler Hâkimi
1897 Beykoz, İstanbul - 1965 / Beykoz Kulübü

Bir süre ayağından çok ciddi bir sakatlık geçirdi. Öylesine büyük bir sakatlıktı ki bu, hayatının sonuna kadar bir ayağı ciddi bir şekilde aksak kaldı. Buna rağmen ne çok sevdiği futboldan uzak kalabildi ne de Beykoz’dan. 45 yaşına kadar futbol oynadı. Hiç evlenmedi. Niçin evlenmediği sorusuna verdiği cevap tek aşkının Beykoz olduğunu açıkça ortaya koyar: “Beykoz’da doğup büyüdüm, Beykoz’da yaşadım. Benim anam, babam, çoluğum-çocuğum hep Beykoz’dur. İnşallah Beykoz’da ölürüm…”

Cihat Arman/Uçan Kaleci
1919 – 1994 / Fenerbahçe

O, İstanbul henüz beş yüz bin nüfusluyken futbolun futbol, futbol sevenin futbolsever, insanın insan olduğu bir ahir zaman beyefendisiydi. O beyefendi ki tehir edilen bir maç sırasında maçı izleyemeden evine dönecek olan seyircileri, yoğun kar yağışı altında takım arkadaşlarının attığı şutlarla yarım saatlik bir resital sunmadan göndermiyordu. Biliyordu ki o seyirciler onun uçuşunu izlemeye gelmişti ve kar da yağsa fırtına da kopsa ‘Uçan kaleci’ her daim onlar için uçacaktı.

Hakkı Yeten/Baba HAkkı
1910 Vodina, Bulgaristan–1989 / Beşiktaş

Merhum İslam Çupi bir yazısında ondan şöyle bahseder: “Futbol oynadığı dönemde Beşiktaş’ın her şeyi ondan sorulurdu. Futbolcusu, takım kaptanı, golcüsü, kulüp başkanı hatta her maçtan sonra hasılatı aldığı için kulübün veznedarı sayılıyordu. Bu kadar gönlü gani olan, Beşiktaş’ta oynadığı sürece hiç para almayan bu Siyah-Beyazlı tanrı, öldüğü zaman ablasının yanında yaşayan, doğru dürüst bir mesleği bile olmayan gerçek bir amatördü.”

Garbis İstanbulluoğlu Kaldırımlar
1927 İstanbul – 1994 Taksimspor

Garbis İstanbulluoğlu yakalandığı hastalık neticesinde 1994 yılında hayata gözlerini yumdu. Sessizce yaşadı, sessizce ayrıldı aramızdan. Cem Atabeyoğlu yazdığı yazıda, Garbis’in, kendisinde milli formalı fotoğrafının bulunmadığını belirtip Atabeyoğlu’na “Eğer varsa sende vardır” diye haber gönderdiğini belirtiyor. Cem Atabeyoğlu fotoğrafı bulup kendisine gönderince, cevabı bir o kadar dokunaklı oluyor Tenekeci Garbis’in: “Ölünce mezarıma konulmasını vasiyet edeceğim fotoğrafım bu.”

Basri Dirimlİlİ/Leyla’dan Geçme Faslı
1929 Silistre, Bulgaristan 1997 Fenerbahçe

Benim kendi adıma en beğendiğim fotoğrafı kaşından kan sızmış (Belki de orada kurumuş), sağ eliyle sol omzunu tuttuğu yani bize sol omzunun da hasar gördüğünü anlatan resmi. Birine bir şeyler söylerken veya derdini anlatırken formasının açık yakalı duruşuyla bıçkın bir hal alan ifadesiyle ya bize sesleniyor “Bu daha ne ki?” diye ya da aynı fotoğrafın üzerine kazınan Turgut Uyar dizelerini okutuyor “Aşkın adı geçmez ama belleğin bir yerlerindedir/Çocuk gibi defne dalı gibi rüzgar gibi bir şey olarak/Lambanın sönmesini durdurur ocaktaki ateşi tazeler/Susulur saygı duyulur oturulur oturulur…”

Lefter Küçükandonyadİs Onun Gİbİsİ Gelmedi…
1925 Büyükada, İstanbul - 2012 / Fenerbahçe

“Peki sizce hayatınızda attığınız en güzel gol hangisiydi?” “Çok gol attım ama birini ben de çok beğenmiştim. Nice’te oynarken bir Avrupa Kupası maçında rakibimiz Dinamo Moskova’ydı, kalesinde ise bir dev, Lev Yaşin vardı. Orada 1-1 bitti. Fransa’daki maçta Faslı sol açığımız sağa deplase olup ceza yayına bir orta kesti, ben havalanıp bir dömivole yapıştırdım, top iç direğe vurup dışarı düştü.

O güne kadar herhalde öyle bir gol yememiş olan Yaşin’in bakışlarından ürktüm gerçi ama, santraya doğru koştum. Arkamı döndüğümde, Yaşin bana koşuyordu. Neredeyse iki katım, ürktüm tabiatıyla. Tam karşımda durdu, iki eliyle kollarımdan kavradı ve beni havaya kaldırarak alnımdan öptü, yere bırakıp yanaklarımdan da. Ondan sonra her milli maç öncesi, bir kutu havyar gönderdi bana.”

Metin Oktay /Tek Kral:
1936 Karşıyaka, İzmir – 1991 / Galatasaray

Başka bir zamanın beyefendisiydi o, yumuşasın diye ayakkabılarını zeytinyağına yatıran bir kuşağın. Bize yine de çok şey öğretti, mesela sadece gol atmakla kral olunamayacağını. O tek kraldı, hâlâ da öyle. (…) Ertuğrul Dilek’in yönettiği bir maç sırasında kendisinden alıntılayarak aktarırsak şöyle bir olay cereyan etmişti: “1960’lı yıllarda Ali Sami Yen Stadı’nda Galatasaray-PTT karşılaşmasının 89. dakikası oynanırken çamurdan adeta gülle gibi olmuş bir top, ben de ceza alanının köşesindeyim. Eforun azaldığı bu dakikalarda ceza alanının önünden yükselip bir kafa vurdu ki topu ağlarda gördüğümde şaşkınlığımdan bir süre orta alanı gösterememiştim.”



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


Diğer Haberler

Çağlar Söyüncü'den fedakarlık

Fenerbahçe'ye ara transfer döneminde Atletico Madrid'den 6 aylığına kiralık olarak katılan Çağlar Söyüncü, kısa süre içinde hem camia hem taraftarlarla yakınlık kurdu.

Ali Koç'a futbol takımından net mesaj: "Ligden çekilmeyelim"

Fenerbahçe camiası 2 Nisan’daki olağanüstü genel kurulu bekliyor. Sarı-lacivertli yönetim, ligden çekilme, futbol şubesini bir sene dondurma ve başka bir ligden takım alma gibi pek çok op...


A Milli Kadın Futbol Takımı'nın aday kadrosu açıklandı

A Milli Kadın Futbol Takımı'nın, 2025 Avrupa Şampiyonası Elemeleri B Ligi 1. Grup'ta oynayacağı İsviçre ve Macaristan maçlarının aday kadrosu belli oldu.

Mauro Icardi'nin gözü rekorda: 3 gole daha katkı verirse...

Süper Lig ekibi Galatasaray'ın Arjantinli yıldızı Mauro Icardi, gol yollarındaki etkili performansını bu sezon da sürdürüyor. Icardi, 3 gole daha etki ederse kariyerinin en skorer sezonun...


F1'de Toto Wolff açıkladı: 'Hamilton sonrası ilk seçeneğimiz...'

Mercedes takımının İngiliz pilotu Lewis Hamilton, gelecek sezon Ferrari ile yarışacağını açıklamıştı. Alman ekibin patronu Toto Wolff, Hamilton'ın ayrılığı sonrası Mercedes koltuğuna ilk ...

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç: Futbolu dondururuz

Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç, gazetecilerle yaptığı sohbette gündemi değerlendirip Erden Timur ve Mehmet Büyükekşi için sert ifadeler kullandı. Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, Ülker Stad...


Altay'da sürpriz aday

Altay'da cuma günü yapılacak olağanüstü genel kurul öncesi Süleyman Özkaral'dan sonra eski yönetici Nami Aslanoğlu da başkanlığa aday olma kararı aldı. 1'inci Lig'de kümede kalma mücadele...

Ali Koç: Önümüzdeki sezon biz yokuz

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un, Fenerbahçe Opet oyuncularına övgü dolu sözleri ve 'önümüzdeki sezon biz yokuz' açıklaması gündem yarattı. Ali Koç, 2 Nisan'da gerçekleştirilecek olağanüstü ...


İbrahim Üzülmez'den Fenerbahçe açıklaması: 'Bize saygı duyulması gerekmiyor mu?''

Süper Lig ekiplerinden Pendikspor'un Teknik Direktörü İbrahim Üzülmez, Türk futbolunda son dönemde yaşanan sorunlar hakkında basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Üzülmez, "Fenerbahçe...

SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Seren Serengil: Oyumu Ekrem İmamoğlu'na vereceğim

Şarkıcı Seren Serengil, 31 Mart seçimlerinde oyunu Ekrem İmamoğlu'na vereceğini açıkladı. "İstanbul'da doğdum, büyüdüm ve oyumu Ekrem İmamoğlu'na veriyorum. Karakterli olduğum için, yurdu...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Diyet gıdası krizi: Can kaybı artıyor

Kobayashi Pharmaceutical Co. firmasından yapılan açıklamaya göre, kırmızı pirinç mayası içeren "beni-koji" tüketen bir kişi daha yaşamını yitirdi. Böylelikle şimdiye kadar takviye diyet gıdası "beni-koji" ile bağlantılı ölenlerin sayısı 5'e yükseldi. Ölenlerin cinsiyeti ve yaşı açıklanmadı. 

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR