Sarı Öküzü verecek miyiz?

   Hikayeyi birçoğunuz bilirsiniz. Genelde bu hikaye CHP içerisinde çok anlatılır ve yaşanması olası olumsuzluklara karşı örnek olarak gösterilir. Önce bu anlamlı hikayeyi hatırlayıp, ardından asıl konuya girelim.

   Ormanın birinde, aslanlar toplanmış.

   "Yahu, hesapta kralız, açlıktan öleceğiz birader’’...

   Maymuna saldırsak, ağaca kaçıyor; fillere saldırsak, fazla büyük, ceylanlar hızlı, yetişemiyoruz; kuşa dalsak, uçuyor, balık yakalayacak halimiz de yok... Peki ne yapsak?

   Bir tanesi "En iyisi, öküzlere saldıralım" demiş,

   "İri yarı görünüyorlar ama ne pençeleri var, ne dişleri diş... Tam dişimize göre!" Olur mu? Olur.

   Ama evdeki hesap çarşıya uymamış;

   Öküz, öyle yabana atılacak hayvan değilmiş meğer, organize oluyorlar, topluca savunma yapıyorlar, püskürtüyorlarmış. Aslanlar aç bilaç. Ne yapsak derken, sonunda Tilki'ye danışalım demişler.

   Tilki "kolay" demiş; "beni, öküzlerin yaşadığı zengin otlakların prensi yapın, işinizi halledeyim..."

   Kabul etmişler. Tilki, elinde beyaz bayrakla öküzlere gitmiş, "saygıdeğer öküzler" demiş,

   "Aslında aslanlar uysaldır, sizi de çok seviyorlar... Ama; şu aranızdaki Sarı Öküz var ya, sarı öküz, İşte sorun o.! Görünce tahrik oluyorlar, canları çekiyor, Verin şu sarı öküzü kurtulun kardeşim, huzur içinde yaşatın!"

   Öküz heyeti düşünmüş taşınmış,

   "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" mantığıyla, verivermişler sarı öküzü... Aslanlar da afiyetle yemiş.

   Bir gün, iki gün....Tilki gene gelmiş.

   "Bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz" demiş ve eklemiş: "Ama şu benekli öküz var ya, benekli öküz, o burada olduğu sürece size rahat yüzü yok arkadaş, canları çekiyor, verin kurtulun!"

   Öküz heyeti düşünmüş, "otlağın selameti için" teslim etmiş benekli öküzü..

   Üç gün, dört gün... Tilki gene gelmiş. Kuyruğu uzun olanı, burnu beyaz olanı, tombul olanı…

   Tek tek alıp, gitmiş. Otlak seyrelmiş, Aslanlar semirmiş, Bir gün... Tilki gelmemiş!

   Gerek kalmamış çünkü. Direkt Aslan gelmiş.

   "Hanginizi istiyorsam, canım hanginizi çekiyorsa, onu vereceksiniz, adamı hasta etmeyin" demiş.

   Otların arasında tir tir titreyen, tek tük kalmış öküzler, "Biz en başta o sarı öküzü vermeyecektik" demiş ama ne yazık ki iş işten geçmiş...

   Şimdi gelelim bizim Sarı Öküze. Yani İzmir Atatürk Lisesine..

   Malumunuzdur Atatürk Lisesi yaz aylarında dini eğitim için, Bilal Erdoğan tarafından kurulmuş olan TÜGVA ‘ya tahsis edildi. Başka bir yer bulamamışlar gibi, özellikle gelip buranın seçilmesine İzmirliler tepkili. Siyasilerden de cılız sesler çıkıyor.

   Önceki gün CHP’li Kerim Özer aradı, sarı öküzü verirsek mutlaka devamı gelir, ben CHP İl Başkanı dahil herkesi uyardım ama kimse duyarlı değil diye sitem etti. Haklı!

   Çünkü bu olay İzmir ve ülke gündemine yaklaşık 15 gün önce düştü. O günden bugüne CHP öncülüğünde Atatürk Lisesinin önünde sadece bir kez “dostlar alışverişte görsün” türünden cılız bir eylem yapıldı. Gerisi gelmedi.

   İşin tuhaf tarafı, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’ndan şu ana kadar herhangi bir tepki gelmemesi. Atatürk Lisesi sanki bu kentin eseri değilmiş gibi ve sanki bu olay başka bir kentte oluyormuş gibi Kocaoğlu sessiz. Bu sessizliğin nedeni “son zamanlarda AKP’ye yakın duruşundan kaynaklı olabilir” diye düşünenlerin sayısı da az değil.

   Sözün özü, İzmirliler Atatürk Lisesine duyarlı ama bu duyarlılığı demokratik biçimde toplumsal tepkiye dönüştürebilecek destek gelmiyor. Bunu sağlayacak olan da hiç şüphesiz, İzmir’de iktidar olan CHP İl Örgütüdür. Ama ne yazık ki onlarda başka bir alemde.

   Sarı Öküzü verecek miyiz bilemem ama bunun arkasından nelerin geleceğini de unutmamak lazım. Çünkü bu oldukça önemli bir adım ve denemeydi. Buna seyirci kalanlardan, yarın başka talepler geldiğinde farklı bir tepki beklemekte imkansız gibi görünüyor…