Yukarı
12

Mehmet Atak

Milat!

03 Haziran, 2018

   Sözlük anlamı ‘herhangi bir olayın başlangıcı’ demektir. İktidar milat, 17/25 Aralık 2013 diyor. Ama aslında, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’nün miladı AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılıdır. Diyeceksiniz ki, haksızlık etme 2002’den önce bu herifler yok muydu? Doğru vardılar ama hep kozalarının içine gizlenmiş ve uyur vaziyette kurtarıcılarını bekliyorlardı. Masal şöyle başladı:

   Kasım 2002 seçimleri sonrasında R.T. Erdoğan siyasi yasaklı olduğundan ilk AKP hükümeti A. Gül Başkanlığında kuruldu.

   Burada bir parantez açayım: R.T. Erdoğan siyasi yasaklı (sabıkalı) olması nedeniyle milletvekili olamamıştı. En çok oyu almış bir siyasi partinin genel başkanı mecliste değildi ve Başbakan olamıyordu. Zamanın CHP genel başkanı Deniz Baykal, “bu durumun kabul edilemez olduğunu, gerekli yardıma hazır olduklarını” açıkladı. Gerekli yasal düzenleme CHP’nin yardımıyla Meclis’ten geçirildi ve beş ay sonra yapılan ara seçimle Erdoğan meclise girdi. A. Gül hükümeti istifa etti. 10. Cumhurbaşkanı Sezer de, hükümeti kurma görevini Erdoğan’a verdi. Erdoğan Başbakan oldu.

   Bugünlerde Sayın İnce’nin, ‘Ben Erdoğan’dan beş ay kıdemliyim’ dediği olay budur. Erdoğan, CHP Genel Başkanı Baykal’ın bu siyasi nezaket ve demokratlık gereği yaptığı iyiliği, hiç unutmadı. Baykal hakkındaki o meşhur kaset kendisine getirildiğinde ‘bu özel değil, genel, yayınlayın’ dedi ve bu görüntüleri seçim meydanlarında kullanarak Baykal’a olan vefa borcunu ödedi!

   Biz yine milat olayına dönelim. Hadi diyelim iktidara gelene kadar AKP kurucularının bu adamdan ve faaliyetlerinden haberleri yoktu ama 2002’den sonra haberleri olmaması imkânsız. Niye mi? Çünkü, Milli Güvenlik Kurulu var, tutanaklar var ve kırmızı kitap var.

   ‘Milli Güvenlik İç Siyaseti Belgesi’, devlet güvenliğine yönelik alınan önlemleri içermesi nedeniyle kamuoyunca “Kırmızı Kitap” olarak adlandırılır. Bu belgede, devletin iç ve dış tehditleri bir öncelik derecesine göre yer alır. Bu tehditlere karşı yapılması gerekenler bu plana uygun yapılır. Çünkü aslında bu kitap devletin ortak aklıdır, tecrübesidir yani yol haritasıdır. 

   AKP iktidarının ilk döneminde, iktidarın tüm karşı çıkışlarına karşın “İrtica” belgede iç tehdit unsurları arasında yer almayı sürdürür. Çünkü Erdoğan en azından şimdilik Cumhurbaşkanı Sezer’i ve askerleri geçemiyordu.

   Yine de bilmiyorduk diyebilirler mi? Diyebilirler. O zaman ben sizi, 25 Ağustos 2004 tarihli MGK toplantısına götüreyim. AKP yaklaşık 2 yıldır iktidardadır. Ama sanki bazı gerçekleri bilmiyormuş gibi hareket etmektedir. Toplantıda askeri kanat bir bilgilendirme sunumu yapar. Sunumda Fethullah Gülen’in stratejisi şöyle anlatılıyordu:

   “F. Gülen İrticai Grubu devletin bütün kadrolarında, özellikle de Milli Eğitim Bakanlığı, Emniyet Teşkilatı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nde kadrolaşmayı, bünyesinde bulunan vakıf, okul ve dershanelerde eğittiği gençlerden oluşan bir taban oluşturmayı ve kendisine maddi destek sağlayacak sermayeyi oluşturarak dini esaslara dayalı devlet kurmayı esas alan bir stratejiyi benimsemiştir…”

   Toplantı sonunda, "Nurculuk Faaliyetleri ve Fethullah Gülen grubuna" karşı bir eylem planı hazırlanması kararı alınır. Kararda bunlara ait kurumların faaliyetlerinin engellenmesi için, "Ağır yaptırımlar getiren yasal düzenlemeler yapılmalı, eylem planı hazırlanmalıdır" denir. Cemaate karşı bir eylem planı hazırlanması, tavsiye kararı olarak hükümete bildirilir.

   Kararın altında askerler ve Sezer dışında, dönemin Başbakanı Erdoğan, Dışişleri Bakanı Gül ve toplantıya katılan bakanların tümünün imzaları vardır.

   Kararda neler yoktur ki, sanki bugünün eylem planı o günlerden hazırlanmış gibidir. Ben sadece başlıkları vereyim, ayrıntıları internetten bulabilirsiniz:

   - Cemaat okulları takip edilmeli,

   - Öğrenci evlerine engel olunmalı,

   - Bağış yapanlar izlenmeli,

   - Genelgeler çekilmeli (Dışişleri Bakanı tüm yurtdışı temsilciliklere FETÖ okullarına yardımcı olunması talimatını verdiği genelgeler kastediliyor),

   - Askeri okullara sızmalara karşı önlem alınmalı vb.

   Aynı kararda bu önlemlerin Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu (BUTKK) koordinesinde İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı ve ilgili diğer kurumlar aracılığı ile yakından takip edilmesi kararlaştırılır. Yani Başbakanlık, bu konuda görevlendirilir ve bunlarla mücadele etmesi istenir.

   Yani anlayacağınız, tam bir kedi-ciğer ilişkisi.

   Sonra ne mi yapılır? Ne yapıldığını veya daha doğru deyimle ne yapılmadığını Bülent Arınç Kasım 2013’de şöyle açıklar:

   “11 yıllık iktidarımızda, o MGK’da kabul edildiği varsayılan konuların hiç birisi gerçekleşmediği gibi bunun tam aksine dindarları, dini toplulukları, bireysel olarak insanları rahatsız edecek, onları takip altına alacak, onlarla ilgili bir takım olumsuz çalışmalar yapacak hiçbir şey yapmadık  (aferin! M.A.) ... Eskiden kırmızı kitap diye bilenen Milli Güvenlik Siyaset Belgesini de tamamen değiştirdik. Orada irtica yeşil tehdit olarak, bir iç tehlike olarak görülürken AK Parti hükümetleri döneminde bu tamamen kabul edilmedi…"

   AKP Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan da, aynı tarihte övünerek yaptığı açıklamada, “2004'teki MGK kararı hükümet tarafından yok hükmünde kabul edilmiş, hiçbir Bakanlar Kurulu kararı alınmamış, hiçbir işlem yapılmamıştır” der.

   Aslında hiçbir şey yapılmadı demek yanlış olur. 2002-2013 arası çok şey yapılır:

   - Başlangıçta YAŞ kararlarıyla Silahlı Kuvvetlerden ilişiği kesilen mürit! subay-astsubaylar AKP’li belediyelerde bol sıfırlı maaşlarla işe alınır,

   - Daha sonra “namaz kılan Müslüman subaylar ordudan atılıyor” propagandası yapılır ve A. Gül’ün Cumhurbaşkanı oluşuyla ilişik kesmeler kesilir,

   - FETÖ’nün adamları milletvekili yapılır,

   - Sadeleştirme gerekçesiyle kırmızı kitapta değişiklik gerçekleştirilir ve “irtica” sözcüğü Cumhuriyet tarihinde ilk kez belgeden çıkarılır. Yani; Kırmızı kitap artık yeşil kitap olmuştur,

   - Bütün sınavların soruları çaldırılarak istenilen kişiler; hâkim, savcı, emniyet müdürü, komiser, askeri öğrenci, astsubay, subay, kurmay subay, yaver, askeri ateşe ve general yapılır,

   - Devletin neredeyse tüm parası Bank Asya’ya yatırılır,

   - Okullarına, üniversitelerine, dershanelerine olağanüstü destek verilir,

   - Beraberce ordu içinde kalabilmiş son ulusalcı subaylar zindanlara atılır, kozmik odalar kozmetik deposuna çevrilir,

   - Üstünde Atatürk olmayan demir paralar basılır,

   - Yağan yağmurlarda beraber ıslanılır, beraberce gözyaşı dökülür,

   Kısacası her istenen, fazlasıyla verilir…

*     *     *

   Ve 15 Temmuz gelir, herkes şaşkın, herkes masum, herkes kahraman.

   Sonuç olarak diyorum ki: İyi ki, üç-beş kere ve ricacı olarak görüşmüşler. Düşünsenize, ya bir de oturup sohbet etselerdi, nice olurdu halimiz?

   Yatın kalkın şükredin ey millet!



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Türkan Şoray'dan Kadir İnanır paylaşımı

Türkan Şoray, 24 Mart Pazar günü Beykoz'daki evinde beynine pıhtı atması nedeniyle fenalaşıp hastaneye kaldırılan Kadir İnanır'a geçmiş olsun dileklerinde bulundu. Geçen pazar günü Beykoz...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Uykunuzu tam alamıyor musunuz? Daha yaşlı hissetmeniz normal olabilir

Bilim insanları, 1 ay boyunca uykularını tam alan kişilerin oldukları yaştan yaklaşık 6 yaş genç hissettiklerini belirledi. İsveç'teki Karolinska Enstitüsündeki araştırmacılar yeterli uyku almanın ve uykusuzluğun, hissedilen yaşla ilişkisini inceledi.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR