İstifa mı? Çok ayıp!

   Önümüzdeki Mart ayında yerel seçimler var. Beş yıl için yerel yöneticilerimizi seçeceğiz. Cumhur ittifakının İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı, hepimizin bildiği ama nedense 29 Aralık’ta açıklanacak olan, Sayın Binali Yıldırım’dır. Kendisi; İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) eski Genel Müdürü, Ulaştırma eski Bakanı, emekli son Başbakan ve halen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’dır.

   Bunu duyan Ana muhalefet partisi tutturmuş, ‘TBMM Başkanlığından istifa etsin’. Binali bey bu lafa çok üzülmüş ve sinirlenmiş, tabii ki. Ama cevap vermeden önce Cumhurbaşkanı’nın ne diyeceğini beklemiş.

   Gazeteciler bu konuda ne düşündüğünü Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a sormuşlar.

   Sayın Cumhurbaşkanı da; "Meclis Başkanımızın istifa etmesine gerek yok. Belediye başkanı seçilinceye kadar görevine devam eder. Seçildiği zaman istifası gerekir. Öncesinde istifa gerekmiyor" demiş. Allahtan görevini tarafsızlıkla yapmaya yemin etmiş bir Cumhurbaşkanımız var da konuları böyle adaletle ve tarafsızlıkla çözüyor. Yoksa ne yapardık?

   Hem Binali Bey niye istifa etsin ki? Çok ayıp yani, onun başı kel mi? Hatırlayın en son Cumhurbaşkanlığı seçimine şimdiki Cumhurbaşkanımız ne olarak girmişti? İstifa mı etmişti yani?

   Binali Bey istifa etmek bir yana bence seçim çalışmalarına Beylikdüzü’nden başlamalı. Biliyorsunuz Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu aynı zamanda CHP yani Millet İttifakı’nın Büyükşehir Belediye Başkan adayıdır. Binali Bey TBMM Başkanı olarak ilçeyi gezer, Kaymakam’dan brifing alır. Oraya kadar gitmişken Belediye ziyareti yapmazsa olmaz. Hatta ziyaretini resmi programına koydurur.

   TBMM Başkanı; ilçe Belediye’sini ziyaret eder de, Belediye Başkanı onu karşılamaz mı? Mecburen kapıda karşılayacak. Sonra makama geçerler. Bizde adettendir biliyorsunuz, devlet büyükleri ziyaret ettikleri, kendilerine göre devlet küçüklerinin makamına otururlar. Sanki akılları o koltuktaymış gibi.

   Manzarayı bir düşünün: Binali Bey, Ekrem Bey’in koltuğuna oturmuş, biraz da koltukta kaykılmış, işaret parmağı ile dışarıyı işaret ediyor. CHP’nin adayı İmamoğlu ise yanında ayakta ve sallanan parmağa bakıyor. Binali Bey bir de, o meşhur kahkahasını attı mı, bu seçim burada biter. Bu arada flaşlar patlar, al sana seçim afişi. Bence de Binali Bey tarafsızlığı gereği istifa etmemeli!

   CHP konuyu Yüksek Seçim Kurulu’na götürecekmiş. Zahmet etmesinler. Yüce kurulu da böyle basit işlerle meşgul etmesinler. Aslında, YSK’nın tarafsız olmadığı söylentileri hep Ana Muhalefet CHP’nin işleri. Yoksa yüce kurul üyeleri baştan aşağı tarafsızdır. Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanımız bu kurulun tarafsızlığından o kadar memnun ki, daha yeni görev sürelerini uzattı.

   İşte size bir tarafsızlık ve adalet örneği:

   Gazeteci Atilla Sertel, 2015 yılında yapılacak genel seçimlerde İzmir’den CHP adına aday olur. Ama adaleti sağlama konusunda kılı kırk yaran YSK, Sertel’e adaylık izni vermez. Çünkü Atilla Sertel İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin temsilcisi olarak Basın İlan Kurumu’nun Genel Kurul üyesidir.

   YSK;  Basın İlan Kurumu’nun kamu kuruluşu olduğunu, genel kurul üyesi Sertel’in de devlet memuru gibi sayıldığını ve zamanında bu görevinden istifa etmediği için milletvekili adaylığının iptal edildiğini açıklar.

   YSK Allah’tan Sertel’in adaylığını iptal eder, yoksa düşünsenize; Basın İlan Kurulu üyesi bir kişi Milletvekilliğine aday olmuş. Bence, hayali bile çok sakıncalı!

   Yani, ‘Basın İlan Kurulu’ kamu kuruluşudur. Kabul.

   Peki, Türkiye Büyük Millet Meclisi?

   Meclis, özelleştirildi de haberimiz mi yok?

   Yoksa Meclis Başkanı kamu adına görev yapmıyor da, Cengiz İnşaat’ın CEO’su mu?