Yukarı
28

Özgür Halıcı

Aziz Nesin’in ''Yüzde 60 Aptaldır'' Meselesi Ve Aptallığın Özellikleri

23 Ekim, 2014

   Aziz Nesin’i ilk kez 94 yılında Çatalca minibüsünde görmüştüm. Sonrasında birkaç kez BİLAR’da rastladım. (BİLAR; 90 lı yılların başında kurulmuş, Taksim’de Fransız Konsolosluğu’nun yanındaki binada idi yeri. Siyaset, felsefe, ekonomi, sosyoloji v.s gibi bir çok konuda paneller, eğitimler, toplantılar düzenleyen, günümüzde Özgür Üniversite’ye benzetebileceğimiz oluşum. Maalesef ömrü uzun olamadı) Son olarak da 95 yılının başlarında Çatalca’da ki Nesin Vakfı’nı ziyaretimde görmüştüm.

   Kendisine bu “yüzde 60” konusunu sorabilmiş değilim. Ama bir toplantıda bu konuyu açıkladığını hatırlıyorum. Zaten konunun şahidi olan  Müjdat Gezen’de “yüzde 60” olayına dair açıklama yapmıştır.

   90’lı yılların başında Aziz Nesin, İlhan Selçuk ve Müjdat Gezen, İzmir Torbalı’da yapılan bir şenlikte düzenlenen panele katılırlar. Konu mizahtır. Dinleyicilerden birisi; “Nasrettin Hoca’nın torunları olarak zeki insanlarız değil mi?” diye bir soru sorar. Aziz Nesin; “yüzde 60 aptaldır” der.

   Çıkışta Müjdat Gezen, neden böyle bir cevap verdiğini sorar Aziz Nesin’e. O’da; “yüzde 92 diyecektim, dilim varmadı” der.

   Yüzde 92, Kenan Evren’e ve 82 anayasasına “evet” oyu verenlerin oranıdır.

   Bu söylem zaman içinde, aptallığın zeka eksikliği olarak da algılanmasıyla, kendini yüzde 40’lık dilimde gören insanlar tarafından karşı tarafı aşağılama deyimine dönüşmüştür.

   Dünya üzerindeki insanların yaklaşık olarak yüzde 10’unun zeka seviyesi düşüktür. Yüzde 10’unun ise yüksektir. Geriye kalan yüzde 80 ise “normal” olarak kabul edilen kısımdır. Bu oranlar dünyanın her yerinde de benzerdir. Aptallığı zeka ile ilişkilendirsek bile “yüzde 60” oranına ulaşamayız.

   Zeka süreklilik arz eden bir durumdur. Tabiî ki zekanızı geliştirmek ya da kullanmak size kalmış. Ama IQ’nuzu 90’dan 120’ye çıkaramaz ya da 90’dan 70’e indiremezsiniz.

   Oysa “aptallık” süreklilik arz etmez. En zeki insan bile bazen aptallık yapabilir. Aptallık daha çok belli bir zaman diliminde yapılmıştır. Ayrıca “aptallık” belli bir olay üzerinden gerçekleşmiştir.

   Aptallık, zekanın  karşıtı değildir. Ya da zeka, aptallığı engellemez.

   Einstein’in çok bilinen ve sosyal medyada çok kullanılan o meşhur özlü sözü bile yanlışlanabilir. “Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyleri defalarca yapıp, farklı sonuç ummaktır.” Klasik Fizikte belki böyle bir şey savunulabilir, ancak Kuantum Fiziğinde “aynı şeyleri defalarca kez yapıp farklı sonuçlar elde edebilirsiniz.” Yani koskaca Einstein bile aptallık yapmıştır, Kuantum Fiziğini hesaba katmayarak.

   Fıkraların çoğu da insanların aptallığına dairdir. Politikacıların yaptığı aptallıklar her zaman revaçtadır. Bir taraftan hayatımızı kolaylaştıran teknolojik buluşlar, diğer taraftan dünyamıza ciddi zararlar verebilir. Yaşadığımız gezegene zarar vermek aptallık değil midir? Peki bu teknolojik buluşu gerçekleştirenler aptal mıdır?

   Ben bunları Aziz Nesin’in bilmediğini ya da düşünmediğini sanmıyorum. Bence söylemek istediği; insanların belli bir zaman diliminde, belli bir olaya karşı verdiği tepkiyi (biraz aceleci ve genel bir kelime ile) eleştirmektir.

   İngiltere’de sadece “sakar ve beceriksiz” insanların üye olarak kabul edildiği bir kulübün başkanı, aptalca bir davranışından dolayı istifa etmek zorunda kalmıştır. Bir yemek esnasında, masadan aşağıya düşen çorba kasesini yere çarpmadan yakalar. Normalde son derece yerinde bir harekettir. Çeviklik ve zeka gerektirir. Ama “Sakarlar ve Beceriksizler Kulübü” için hiç de akıllıca değildir.

   Aptallık genellenemeyeceği gibi, hangi durumun, kime göre aptallık olduğu da tartışmalı bir konudur. Dolayısı ile bir insana “aptal” demek o kadar da kolay bir şey değildir. Belirli bir duruma dair, belirli bir zaman diliminde yapılmış bir şeye “aptallık” demek daha doğru olabilir.

   “Yüzde 60’ın aptallığı” ile ilgili, kendini “yüzde 40” içinde düşünen insanların en büyük karı şu oldu; bunu doğru kabul edip, böyle bir tespiti yapabilmiş olmanın yetkinliğini kendine malederek aptallıktan kurtuldular.

   Bir çok insan için kendini ifade edebilmenin en kolay ve etkileyici yolu, başka bir insanı ya da bir durumu eleştirmek ve hakkında hüküm vermektir. Çünkü hakkında konuşup bir de hüküm verdiğiniz insandan üstte olduğunuzu düşünürsünüz.

   Örneğin insanların oy verme nedenlerini açıklarken makarna, kömür, din, cehalet v.s. gibi yüzeysel nedenlerin ardına bir de “zaten bu halkın yüzde 60’ı aptaldır” derseniz olayı çözmüş olursunuz. Tabi kendinizi de en üst mertebeye yerleştirirsiniz.

   Aptallığın önemli özelliklerinden biridir, bir şeyin nedenlerini açıklarken zekanızı kullanmadan, en kolay ve popüler yönüyle açıklamaya çalışmak.

   Gerçi yıllarca AKP’ye oy verme nedeni olarak kömürü, makarnayı, dini, cehaleti bozuk plak gibi tekrarlayan insanlara inceden aptal demiş oldum ama, ne yapayım, “aptallığıma” verin.

   Aptallığın bir başka özelliği de karşı tarafın ne düşündüğünü hesaba katmamaktır.

   Şöyle ki; Bir insan, AKP’ye oy vermeyi “aptallık” olarak nitelendirip, Aziz Nesin’in o cümlesini de referans olarak gösteriyor.(böylece kendisini de Aziz Nesin’le eşleştirerek yüceltmiş oluyor.) Peki AKP’ye oy verenler de, AKP’ye oy vermeyenlere “aptal” diyorsa ne olacak.

   Bir örnekle noktayı koyalım.

   Geçenlerde İzmir ile ilgili bir toplantıda,  Aziz Kocaoğlu kastedilerek, “metro ihalesini kat karşılığı daire yapan firmaya veren, her sene kaldırım değiştirme şenliği yapan, doğru düzgün imar planı yapamayan, başarısızlıkları için hep bahane üreten bu kadar beceriksiz, bu kadar çapsız, bu kadar düzeysiz, bunlara rağmen belediye şirketlerinin her birinden aldığı maaş tutarı aylık yaklaşık 250.000 tl olan  bir insana oy vermek “aptallıktır” denildi.

   Aziz Kocaoğlu’na oy veren insanlardan kaçı aptallık yaptığını kabul eder bilemem.

   Aptallığın en belirgin özelliği de budur işte.

   APTALLAĞINI KABUL ETMEMEK…



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

'Hayat kısa, daha çok Belçika çikolatası yiyin'

Ünlü oyuncu Aslı Enver ile eşi Berkin Gökbudak tatile çıktı. Bir mekanda çekildiği kareleri sosyal medyadan paylaşan Aslı Enver, pozuna "Hayat kısa, daha çok Belçika çikolatası yiyin" not...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Doğada vakit geçirmek cilde olumlu etki ediyor

Araştırmacılar, doğada vakit geçirmenin bağırsak ve cilt sağlığı ile yakından ilişkisini inceleyerek, yeşil alanların insan mikrobiyotasını artırdığı sonucuna ulaştı."Environmental International" isimli dergide yayımlanan makalede, araştırmacılar, ABD ve Avrupa'da kaleme alınan 20 çalışmayı inceleyerek doğa ile insan sağlığı arasındaki yakın bağı ele aldı.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR