Yukarı
28

Özgür Halıcı

Devlet, Atatürk Ve Chp (2)

13 Kasım, 2014

Bir önceki yazımda Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunu ve arka planını açıklamaya çalışmış, özellikle tek parti döneminde olanların Atatürk’e ve CHP’ye maledilmesinin nedenlerini, ayrıca bu süreci besleyen gereklilikleri kısaca açıklamaya çalışmıştım.

Hemen belirtmeliyim ki amacım CHP’yi ve Atatürk’ü aklamaya çalışmak değildir . Ancak,  özgürlüklerden yana, demokrasiden yana, hukukun üstünlüğünden yana, insana, doğaya, inançlara saygılı, ırk, dil, din ayrımı yapmayan, sürdürülebilir bir ekonomik gelişimi gerçekleştirebilecek ve dünya ile entegre olabilecek yapıları üretecek bir partiye şiddetle ihtiyaç var ülkemizde. Bu anlamda yapmak istediğim, yukarıda yazdıklarıma yakın durabilme potansiyaline sahip ender kitle partilerinden biri olarak gördüğüm CHP’nin dönüşmesine katkı sunabilmektir.

Zaten Atatürk’ün ya da CHP’nin aklanmaya değil, geçmişini anlamaya ihtiyacı vardır. Özellikle CHP’nin en önemli ihtiyacı geçmişini anlayıp hesaplaşabilmesinden ibarettir. Bir olayı değerlendirirken, döneminden ayrı olarak, bu günkü şartlar üzerinden değerlendirmek ya cahilliktir, ya da art niyettir.

İki savaş yaşamış, ekonomik olarak çökmüş, yeni bir sistemi oturtmaya çalışırken bir de ikinci dünya savaşı şartlarında ayakta kalmaya çalışan bir devletin ekmeği karne ile vermesi nereye kadar eleştirilebilir ki? Bu günden bakıp, “bu CeHaPe ekmeği karne ile verdi” demek abes değil, art niyettir.

1931 seçimlerinde CHP’denAydın milletvekili olan Adnan Menderes’in, İsmet İnönü’nün “üretim araçlarının devletleştirme” projesine karşı çıkmasının ardından “topraksız köylülere toprak verilmesi projesine” de karşı çıktığını biliyor musunuz. Ne gariptir ki Genel Başkanı olduğu DP en çok oyu köylülerden almıştır.

Bunun gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Yakın tarihimiz, DP ve DP geleneğinden gelen partilerin ülkeye ihanetiyle doludur.

Peki nasıl oluyor da CHP gibi bir parti değil de, DP ve geleneğinden gelen bir parti ülkeyi neredeyse 60 yıldır yönetiyor?

Bu soruya da bir çok cevap verebiliriz. Ancak ben, bir önceki yazımda belirttiğim üzere, bir kaçına değindim. Bu yazımda da onların üzerinde duracağım.

Bir partinin amacı iktidar olmaktır. İktidara geldiğinde, savunduğu şeyleri gerçekleştirmeye çalışır. Eğer iktidara gelemiyorsa, yerel iktidarlarında ülkeyi nasıl yöneteceğinin provasını yapar. Yerel iktidarda ki (belediyeler) performansı , o partiyi iktidara taşıyabilir. Eğer yerel yönetimlerde kayda değer bir başarı yoksa, ya da başarısızsa, halk nezninde o partinin algısı da başarısızlıkla, güvenilmezlikle eşdeğer olur.

CHP’nin gerek parti yönetimindeki, gerekse yerel yönetimlerde ki performansı, iktidara giden yoldaki önemli engellerden biridir.

O zaman CHP’de hem partiye, hem de yerel yönetimlerin kazanıldığı yerlere bakalım;

CHP’de ya da kazandığı yerel yönetimlerde DEMOKRASİ var mı? (AKP’de var mı demeyin. Sorunumuz AKP olmadığı gibi, o partide demokrasi aramak gibi bir kaygı da gütmüyorum)

Demokrasi yok. Her şey Genel Başkanın, Belediye Başkanlarının ve diğer Ulu İnsanların belirlediği şekilde yapılır. Üyeler karar verme sürecine katılamaz. Yani partinin yetkili kişilerinin astığı astık, kestiği kestiktir. Yani CHP demokrat değildir.

Bu partide ya da belediyelerinde HUKUK işliyor mu?

İşlemiyor. Hukuk da demokrasi gibi yetkili kişilerin çıkarları için kullanılan bir araçtan öteye gitmez. Can sıkarsanız atarlar partiden olur biter.

Parti ya da partili belediyeler yeterince ŞEFFAF mı?

Parti de,  partili belediyeler de şeffaf değil. Tam da diğer partilere göre fark yaratabileceği bir konuda şeffaf olamaması ne kadar acı bir durum… Son kurultaydaki harcamaların hesabının verilemediği, hatta bu konuda KILIÇDAROĞLU’nun GİZLİ KASASI olarak dillendirilen kişinin sorumlu olduğu, ancak dokunulamadığı konuşuluyor. Belediyeler zaten kime ne ihalesi vereceği, nerede nasıl bir imar planı ile rant sağlayacağı ile meşgul

Parti ya da partili belediyelerin EKONOMİ  ve İŞSİZLİK sorunu için bir projeleri var mı?

Var ama, birincisi kendilerini oraya taşıyan güçlerin, ikincisi de kendilerini orada tutacak güçlerin ekonomi ve iş sorunları ile ilgili. Belediye başkanlarının çoğunun ilk işi işe ihtiyacı olan partili gençleri işe almak değil, ilçe ya da il yönetimlerindeki kişileri satın almak oluyor. (bu kişilere belediyede işe girmiş denmez, belediye başkanına satılmış denir) Belediyelerin sosyal projeleri ve yerel ekonomik faaliyetleri zaten çok az ya da yok. İstihdam projeleri yok denecek kadar az. Belediyelerin büyük çoğunluğu borçlu. Neden olarakta bir önceki başkan gösterilir.

Şöyle bir düşünün; parti içinde ya da belediyelerde kaç kişiye DÜRÜST diyebilirsiniz? Ne kadar ilginç değil mi, dürüst insanlar sanki olmaması gereken, eğreti bir şeymiş gibi duruyor.

Partide LİYAKAT var mı?

Yok. Eşe, dosta, akrabaya ve en onursuzu da çıkarları karşılığında satın alınabilen kişilere dağıtılan meclis üyelikleri, müdürlükler, parti yöneticilikleri, belediye başkanlıkları düşünüldüğünde LİYAKAT’tan bahsedebilir miyiz.

Peki yukarıda yazdığım durumların hangisiyle çıkacak CHP AKP’nin karşısına? Hangi özelliği ile iktidar alternatifi olduğunu gösterecek bu halka?

Zaten CHP belediyeciliği iyi yapıyor olsa belediye sayısını arttırmaz mıydı? En azından elindekileri korumaz mıydı?

Peki CHP’li bazı kişilerin küçümsediği, bidon kafalı dediği, göbeğini kaşıyor dediği, cahil dediği, dinci dediği insanlar bunların farkında değil mi sanıyor CHP.

İktidar alternatifi olmanın yolu öncelikle geçmişi doğru tahlil etmekten geçer. Sonrasında ise geleceği nasıl kuracağınızı tasarlarsınız. Gelecek ile ilgili programınız var ise , bu programı insanlara anlatabileceğiniz alanlar belediyeler, parti yönetimi ve milletvekilleridir. İnsanlar lafla doymuyor. Pratik hayatta kendinizi gösteremezseniz, kimse sizin kara kaşınıza, kara gözünüze bakıp peşinizden gitmez.

Yok, biz memmunuz, aslolan; eş, dost, akraba. Dağıttığımız ihaleler, satın aldığımız parti yöneticileri, sağladığımız rant, çapsız, niteliksiz, beceriksiz belediye başkanlarımızın devamlılığı diyorsanız, hükümete yakın yerel bir medyanın bile diline düşen KAÇAMAĞINIZ ile de gayet MUTLU’yuz diyorsanız; DİLEK’leriniz kabul olsun demek düşer bize de…



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Seren Serengil: Oyumu Ekrem İmamoğlu'na vereceğim

Şarkıcı Seren Serengil, 31 Mart seçimlerinde oyunu Ekrem İmamoğlu'na vereceğini açıkladı. "İstanbul'da doğdum, büyüdüm ve oyumu Ekrem İmamoğlu'na veriyorum. Karakterli olduğum için, yurdu...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Diyet gıdası krizi: Can kaybı artıyor

Kobayashi Pharmaceutical Co. firmasından yapılan açıklamaya göre, kırmızı pirinç mayası içeren "beni-koji" tüketen bir kişi daha yaşamını yitirdi. Böylelikle şimdiye kadar takviye diyet gıdası "beni-koji" ile bağlantılı ölenlerin sayısı 5'e yükseldi. Ölenlerin cinsiyeti ve yaşı açıklanmadı. 

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR