Yukarı
28

Özgür Halıcı

Cemaate Yapılan Operasyon, AKP Ve CHP’nin Bakışı (1)

17 Aralık, 2014

Tek partili dönemden sonra seçim sonuçlarını belirleyen en önemli faktör, “gelenekçi” ve “yenilikçi” yaklaşımlardır. Her ne hikmetse, kendilerine “sol-sosyal demokrat” diyen partiler genel olarak “devlet” şemsiyesi altında “gelenekçi” yapıyı savunmuş, “sağcı” diye tabir edilen partilerde “yenilikçi” yapıyı savunmuştur. Diğer tarafta elitist bir ötekileştirme hastalığına tutulan yapı, kendini “sol” olarak adlandırmış, modernleşmeyi ve yenilikçiliği kendi tekelinde görmeye başlamıştır. Bunu yaparken hep eğreti kalmış, gittikçe ülke ve dünya üzerine doğru tahliller yapamaz hale gelmiştir. Bunun sonucunda da gittikçe muhafazakarlaşmış, yeni şeyler üretememesinin açığını da eskiye ve vesayete daha çok sarılarak kapatmaya çalışmıştır.

İşte  hal böyleyken, AKP’yi iktidara taşıyan en önemli unsur “yenilikçi” söylemleri olmuştur. Ama AKP’yi değerlendirirken aşağılama ve küçümseme yolunu seçen bu “güya solcu, gizli milliyetçi, elitist” yapı, neyin yenilikçi, neyin muhafazakar olduğunun bile farkına varamamıştır.

Rahatlıkla içki içmenin, kadın erkek düzleminde görece daha rahat olabilmenin, sanatla, edebiyatla ilgilenmenin, görece yüksek eğitim seviyesinin ve daha sayabileceğimiz bir çok durumun koşulu olarak algılanan çağdaşlık ve demokratlık, sadece bu yapıya bahşedilmiş özelliklerdi. Türban takan kadın çağdaş olamazdı, dinci bir yapı demokrat olamazdı, liberaller dönekti, Kürtler bölücüydü, Ermeniler vatan haini idi

Devlet şemsiyesinde yağmurdan korunan bu yapı, devleti taklit ederek oluşturduğu sanal iktidarını kaybettiğini kabul etmeyecek elbette. Dedemin bir lafı vardı; “İt, kağnı gölgesinde yatarmış da, kendi gölgesi sanırmış.” On yıllarca hiçbir şey üretmeden, sadece belli kelimeler üzerinden politika yapıp, vesayetin verdiği güçle hareket etmekten başka bir şey öğrenmemiş bu yapının hem demokrasiden bahsedip, hem de “Asker Göreve” diye ortalığı velveleye vermesi ne kadar da manidar değil mi… Her seferinde başarısız olan bu yapının başarısızlıklarının nedeni olarak “bu toplum adam olmaz” argümanını dillendirip bütün suçu “ötekileştirdiği” insanlara atması da  toplumu düzeltecek bir güç olarak askeri göreve çağırmasını gerektirir elbette.

Oysa taklit etmeye çalıştığı devlet, sadece türbanlılara, Kürtlere karşı değil, herkese karşı bir suç işledi. Bu ülkede, her dinden ya da hiçbir dinden, her mezhepten, her milletten insan bir şekilde yaralandı. Kadını, erkeği, büyüğü, küçüğü, eşcinseli, aklınıza kim gelirse, hepsi bir şekilde yaralı. Bu yarayı devlet açtı. AKP tam da bu yaraların iyileştirilmesi için umut vererek geldi iktidara. Sonra devleti taklit etmeye başladı, şimdi de devlet olduğunu düşünüyor.

Oysa yaraları iyileştirmenin tek yolu, hatırlamayı ve yüzleşmeyi içselleştirmektir. Yüzleşmediğiniz yaralarınızı tedavi edemezsiniz. Bir şeyleri unutmanın yolu, yok sayıp geriye itmek değildir. Onunla yüzleşmektir. Bu durum insanlar için de, toplumlar için de, devletler için de böyledir.

Sinop Cezaevinin duvarında Einstein’den alınan bir sözün olabileceğini hiç düşünmemiştim. Diyor ki Einstein; “Hatasız insan olmaz, insanlık hatasını kabul ve telafi etmekle ölçülür.” Toplumlar da böyledir, devletlerde. Bu devlet Ermenilerle yüzleşmedi, inkar etti. Kürtlerle yüzleşmedi, reddetti, Alevilerle, Sünnilerle, Varlık vergisiyle, faali meçhullerle, darbelerle…

Hiç biri ile yüzleşmedi bu devlet. İşte AKP, bunlarla yüzleşebilme umudu verdi insanlara.

AKP’nin iktidara gelme dinamiklerini tahlil edemeyen CHP ve MHP, iktidar alternatifi olabilecek politikalar üretmeye çalışmak yerine, askeri ve bürokratik vesayetin arkasına sığınmayı tercih etti.

Einstein der ki; “Karşımıza çıkan problemler, o problemleri yaratan düşünce yapıları ile çözülemez.”

CHP ve MHP bir problem olarak gördüğü AKP iktidarını, tam da AKP  iktidarının yolunu açan düşünce yapısına daha çok besleyerek  yıkmaya çalıştı. İnsan ilişkileri de böyledir. Bir çok kişi ya sorunları çözmeden geriye iterek görmezden gelir, ya da o sorunları yaratan yapıya daha çok sarılarak içinden çıkılmaz bir hal oluşturur.

Bu gün AKP’nin yaptığı şeyler kabul edilemez hal almıştır. Mağduriyetten yediği ekmekle semiren AKP, bugün başkalarını mağdur ediyor. Bu durum gerçekten de bir sonun habercisidir. Ancak bu sonu sadece ben görmüyorum. Zaten sonu gelen AKP değil, AKP’yi şuan ki duruma getiren kadrodur.

AKP kadrolarından Cemaat olarak adlandırılan yapıyı çıkarsanız, geriye sorunlu, çapsız, dar görüşlü, darbeci, hırsız, eski yapı yanlısı kişiler kalır. AKP’yi AKP yapan Cemaat kadroları ve Liberal olarak adlandırılan yapıdır. AKP’yi yurt dışına bu kadrolar tercüme etmiştir. Bu kadrolar AKP’nin güven kazanmasını sağlamıştır. Bu kadrolar AKP algısının yurt içinde bu denli sağlam olmasını sağlamıştır. Bu kadrolar bürokratik düzlemde yer tutarak hareket zemini oluşturmuştur. Bu kadrolar olmazsa AKP  Mehmet Ağar’larla, gerçekten darbeci paşalarla, yalaka gazetecilerle, hırsız arsız insanlarla yoluna devam etmek zorunda kalır ki, bu da bitiş demektir.

Sadece bu nedenden dolayı bile tasfiye edilecek kişiler Cemaat mensupları değil, Erdoğan ve ekibidir. İddia ediyorum ki Erdoğan, Zaman Gazetesi ve Samanyolu TV üstünden Cemaate yapılan operasyonu ya bilmiyordu, ya da engelleyemedi. Bu operasyon Cemaatin sonunu değil, Erdoğan’ın sonunu getirecek şeylerden biridir. Yapılan yanlış tahlillerden biri de bu ülkenin mağduru sevdiğidir. Bu ülke mağduru sevmez, hatta mağdur eder.  Bu ülke, mağdurun bir gün öcünü alabilme ihtimalini sever.

AKP’nin iktidara gelmesinde bir çok faktörün etken olduğunu söyleyebiliriz. Bunlardan bir tanesi de Merkez Sağın, iliklerine kadar yolsuzluklara batmış olmasıdır. İşte AKP’de yolsuzluklara batmak üzeredir iliklerine kadar.

Cemaat operasyonu tam da bu şekliyle AKP’yi kurtaracak en önemli şeydir. Her tür pisliği beraber yapan Cemaat ve AKP ayrışmasının ardından, Cemaat için  mağdur ve temiz bir yapı reklamı yapılmaya başlandı. Dönemin bütün suçu ise Erdoğan ve ekibine maledilecek. Böylece Erdoğan’cı olmayan AKP’liler ve Cemaat tekrar ittifak yapıp yollarına devam edecekler. Hatta göreceksiniz, son mağdurlardan ne politikacılar çıkacak karşımıza.

Ancak şu unutulmamalıdır. Bu olaylar karşısında öç almaya varan tavırlar sergilemek, ne demokratlıktır, ne de insanlık. Hukuk, herkese lazım olduğu için değil, toplumu belirleyen en önemli faktör olması gerektiği için var olmalıdır. Aksi takdirde hukuk, toplumun yanında değil, gücü eline geçirenin yanında olur. Bugün olduğu gibi. Dün olanlara bakarak bu gün yaşananlara “oh olsun” diyemeyiz

Toparlarsam;

1) AKP yi önce iktidar yapan, ardından da iktidarının devamlılığını sağlayan şey makarna kömür değildir. Öncelikle “yeni bir umut”  sunmasıdır. Ardından da alternatif olabilecek partilerin çapsız ve dar görüşlü sığ yaklaşımları bu döngüyü devam ettirmiştir.

2) Cemaat AKP kavgası yoktur, eski düzeni devam ettirip kendilerini korumaya çalışan Erdoğan ve ekibiyle, Cemaatin da için de yer aldığı görece yenilikçi kanadın kavgası vardır.

3) Son olaylar da düşünüldüğünde yapmamız gereken, demokrasinin, hukukun, özgürlüklerin günü gelince lazım olan bir şey olduğunu değil, toplumu belirleyen temel unsurlar olduğunu kabul etmektir. Yani dün haksızlığa ses çıkarmayanlar bugün haksızlığa uğruyorsa bizler sesimizi çıkarmalıyız.

Gelecek yazımda da CHP’nin bu konuya bakışını inceleyeceğim.

Hoşça kalın…



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Pelin Karahan: Kadınlar eşime çıplak fotoğraflarını attı

Oyuncu Pelin Karahan konuk olduğu bir programda "Bir ara kadınlar sosyal medyadan eşime çıplak fotoğraflarını gönderiyordu. Ama ben takılmam öyle şeylere, hiç kıskanç değilimdir" ifadeler...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Diyet gıdası krizi: Can kaybı artıyor

Kobayashi Pharmaceutical Co. firmasından yapılan açıklamaya göre, kırmızı pirinç mayası içeren "beni-koji" tüketen bir kişi daha yaşamını yitirdi. Böylelikle şimdiye kadar takviye diyet gıdası "beni-koji" ile bağlantılı ölenlerin sayısı 5'e yükseldi. Ölenlerin cinsiyeti ve yaşı açıklanmadı. 

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR