Yukarı
4

Aydan Tuncayengin

Erkekleri bi güzel dövesim var!

28 Haziran, 2017

Ne oldu başlığı okuyunca çarpıldınız, öfkelendiniz mi?

Yoksa “bu kadın manyak mı” dediniz?

Ya da “bu kadının canı dayak istiyor” diye mi düşündünüz!

Hatta beni evire çevire hiç dövmedikleri için içsel şiddet dürtülerinizi beyninizde uyarıp, beni dövmeyi mi düşlediniz?

Belki de “bu kadın hiç erkek dayağı yememiş” dediniz!

Hayırdır yine öfkenize yenik mi düştünüz?

Bir kadının size şiddet uygulama isteği otoritenizi, iktidarınızı mı sarstı?

Dişleriniz gıcırdamaya başladı!

İtaat etmeyen kadına şiddet uygularken neler hissettiniz?

Hiç düşündünüz mü?

Ara ara pişmanlıklarınız olsa da, eminim beyniniz vurma/şiddet odaklı düşündüğü için bu hastalıktan kurtulamadınız!

Kurtulmayı da düşünmediniz!

Empati yapıyorum ve sizin anladığınız dilden konuşuyorum…

Sözüm meclisten dışarı diyorum, insan erkekleri ayrı tutuyorum.

İnsan olmayanlara sesleniyorum!

Ahlak yoksunu davranışlarla, şiddeti yanlış olarak düşünmeyenler, ailenizin geleneksel yapısına bağlı olarak şiddete devam ediyorsunuz…

Aslında kendinizden korkuyorsunuz!

Utanç duyduğunuz zamanlar daha da agresif oluyorsunuz!

Kontrolü ve gücü elinde tutma isteğinize, adam yerine konulma isteğinize aykırı davranışlar gördüğünüzde hemen şiddete yöneliyorsunuz.
Şiddetinizi eşinize, nişanlınıza, sözlünüze hatta annenize uyguluyorsunuz!

Erkek arkadaş başta olmak üzere baba, ağabey ve akrabalar diye sıralanan en yakınlarımız şiddet uygulayan suçlulardır!

Kendilerini kadınlardan üstün gören, her şeyi bir tek kendilerinin bildiğini zanneden erkekler, aslında yönetmek erkeklerin bilmediği bir konu. Dünyanın hali işte ortada! Yönetmeyi bilseydiniz, dünya daha yaşanılır bir yer olurdu. 

Aman ha bütün derdiniz; karizmanız çizilmesin, gururunuz incinmesin, kimyanız bozulmasın, tepeniz atmasın.

Eline silah alıp, kadını, çocukları, ona destek çıkan herkesi öldürmek sadece ve sadece erkeklerin vahşetidir!

Kadın islah olmazsa.. "artık yeter!" derse sonu oluyor.

Öldürün öldürün nereye kadar?

Kadınları yok ederek, erkek erkeğe güzel geçineceğinizi mi sanıyorsunuz!

Şiddetin her türlüsü ve bütün pis işler nedense sizde…

Çalışan kadının kazandığı paranın tümünü elinden alırsınız. Evin ve kadının gelirini yalnızca kendiniz için harcayarak (özellikle kumar, bahis ve iddia oynayanlar), evle ilgili tüm maddi bilgileri eşlerinizden saklarsınız, mal ve mülklerin sadece kendi üzerinde olmasını sağlarsınız, evin giderleriyle ilgili hiçbir sorumluluk almazsınız, her şeyi şiddete dönüştürmede çok beceriklisiniz.

Kısaca “seviyorum hem kadınları, hem şiddeti!” diyorsunuz…

Hiç erkek döven kadın var mı?

Tabii ki var, henüz erkeği döven kadınların haber değeri kadını katleden erkeğin, saldırganlık ve şiddet reytingini geçemedi!

Toplumda şiddet uygulaması hiyerarşik bir sıralama da gerçekleşiyor!

Baba, anneyi, anne çocukları, çocuklar gücü yeteni dövüyor!

Şiddetin normalleşmesi de bu yüzden.

Aile boyu şiddet-sever yaşıyoruz…

Kadınlar olarak fena halde erkeklerden alacaklıyız!

Öldürülen kadınların sayılarına bakarsanız devlet de kadını koruyamıyor. Şiddet gören birçok kadının koruma taleplerine rağmen devlet önlem almıyor/alamıyor!.. Devlet sorumluluklarını yerine getirmiyor ve erkek şiddeti de artarak devam ediyor. 

****

Erkek şiddetine/tacizine bende uğradım!

Ancak annemin “sen yanlış olmuşsun” diyerek bana erkek çocuğu benzetmesi yapması hiç uslu bir kız çocuğu olmamamdan kaynaklanıyordu!

Düz duvara tırmanır, bana yanlış yapana girişirdim. Kavga ederken, dayak da yiyebileceğim ihtimalini kavgaya gözü kapalı girdiğim zamanlarda öğrendim.

Annem cesaretime, gözü karalığıma çok kızardı! Yaralanmadan paçayı kurtarsam da, genelde kavga ettiğim çocuğu yaralayıp bırakırdım.

Çocukluğumdan beri kendi alanıma kimseyi sokmamaya çalıştım. Kulüpte voleybol oynadığım için oldukça kuvvetliyim ve reflekslerim de hızlıdır. Ağırlık idmanlarımızı bazen halterci hocalarla yapardık. Bu kuvvet antremanları benim savunma alanım için  avantaja dönüşmüştür. Kimseden korkmaz, üstüne giderdim. Lise dönemlerimde okuldaki haşarılardan sonra sokaklardaki haşeratlarla başlamıştı kavgalarım.

Laf atanlarla, toplu taşımalardaki fordçularlarla az kavgam olmadı. Hatta bir gün tam 12 Eylül 1980 dönemiydi her yer asker, cemse dolu. Rahatsızlık verme sebebiyle otobüste başlayan kavgadan çocuk kaçabilmek için durakta kendini dışarı attı ve jandarmanın önüne düştü. Bende atladım arkasından yakasına yapıştım jandarmaya “bak bu terbiyesizlik ediyor,  dedim. Jandarma çocuğu kolundan tuttu “yürü lan” dedi. Ooo daha ne hikâyeler. 

Ben böyle bir kız çocuğu değildim! İzmir’den bale eğitimi alarak, babamın görevi nedeniyle Elezığa gittik. Elazığ’da parmak uçlarında durdurmadılar. Ayak tabanlarının üzerine öyle mıhlandım ki balerin kızken, Zeynaya dönüştüm. Kimin sayesinde? Elazığ’da sınıf arkadaşlarımın ötekileştiren davranışları ve beni sürekli itelemeleri, düşürmeye çalışmaları vs. vs.. Sebep farklı olmamdı! Babamın motivasyonu ve içimdeki Zeyna savaşçısı ha bu bir-iki dedi ve üçüncüde artık ben dokunulmaz olmuştum!

10 yaşında savaşçı bir kız çocuğuna dönüştüm. Babamdan savunma teknikleri öğrendim. Rahatsızlık verenlere, rahatsızlık verdim! Bir kız çocuğundan/genç kızdan böyle bir tepkiler beklemeyen erkekler ve ailem vardı!

Çünkü kadınlar kavga etmemeli, dayak yemeliydi!.. Hatta kendilerini savunmamalıydı…

Smaç gibi tokadımı da yediler, uçan tekmelerimi de ve arkalarına bakmadan kaçtılar. Onlar cücük erkek miydi bilemiyorum ama soğan da cücük erkek de olsalar benim için fark etmedi. Hak ettiyse dediğim gibi kavgada yumruk aramadım!

Çok mu hoş bu anlattıklarım. Beni bu hale getirenler kim, erkekler!

Kız çocuklarımız ve kadınlarımız başlarına gelebilecek bir olay karşısında kendilerini nasıl savunacaklarını bilmiyorlar. Ebeveynler çocuklarına sokaktaki tehlikeleri anlatmalı ve onlara koruma, savunma yöntemlerini öğretmeliler.

Kız çocukları için savunma sporları şart!

Benimde bir kızım ve bir oğlum var. Sokakların tehlikeli insanlarla dolu olduğunu ve kendilerini nasıl koruyacaklarını deneyimlerimi hikâyeleştirerek sürekli anlattım ve savunma/koruma tekniklerini öğrettim.

Çocuklarımı toplumun ahlaksız gerçeklerden hiç uzak tutmadım. Yabancı insanlardan gelecek ahlaksız teklifleri açık açık konuştum. Sokağın ahlaksız dilini bilsinler istedim. Ahlaksız dil olmasa da kötü niyetli insanların talep ve istekleri için kullanabilecekleri her yöntemi her sözü tek tek paylaşmaya çalıştım. Her şeyi bilsinler ki kimin hangi maksatla yaklaştığı anlasınlar istedim.

“Yabancıların yanına yaklaşma” demem kuru bir uyarıdan başka bir şey değildir. Oysa bir yabancının konuştuğu anda çocuğun aklına uyaranların gelip “annem bunları söylemişti” şeklinde hatırlaması daha etkilidir. Kızım için özellikle kendini savunma yöntemlerini öğrenmesi benim için çok önemliydi.

Benimle ilgili Annem sürekli şikâyet alırdı. Daha küçükken bana “sen kavga edemezsin sana yapılana karşılık veremezsin demek, sonradan anladığım “Ye dayağı otur! “ anlamına gelirmiş meğer…

Bu kavgalı hallerim devam etse de biraz daha büyüyünce artık reflekslerimi daha sakin kullanmayı öğrenmiştim. Alanımı korumak, rahatsız edilmemek ve sinirlenmemek için artık önceden önlemimi alıyorum. Kavga, dövüş, uçan tekmelerim yok… Ama ekstra olabilecek sevimsiz durumlara karşı da her an tetikteyim.

Oysa annemin dediği gibi kız çocuğuna yakışmayan davranışlarım yüzünden ben hep yanlış yapıyordum... Çünkü annem de özsavunmanın ne olduğunu bilmiyordu! Oysa ben özsavunmamı erken yaşta öğrenmiştim!.

İzinsiz dokunmalar, yılışık hareketler, el şakaları sevmediğim davranışlardı.

Kavgayı- şiddeti cinsiyet olarak hep erkeklere yakıştırmışlar.

“Kadın kendini koruyamaz, savunamaz, yer dayağı oturur” diye düşünmüşler ve böyle öğretilmiş.

“Kadını erkek korur” düşüncesi kadınlara da daha kolay gelmiş.

Ben de tam tersine “ben kendimi korurum” dedim!..  

Oysa benim;

Her an oklarımı fırlatacak gibi duruşum,

Bir bakış, bir kelamla her şeyi kesip atışım,

Bedenimden, ruhumdan gelen darbelerim,

Meydan okuyan yenilmezliklerim vardır!

Bugün evde, sokakta, işte, okulda kısacası her yerde bin bir türlü tehlikeyle karşılaşıyoruz.

Kadınların yaşamda kalabilme ihtiyaçlarından birinin şüphesiz savunma sporları olduğunu düşünüyorum.

Kadınların her alanda hayatlarını, bedenlerini ve haklarını savunmak için özsavunmaya ihtiyaçları var.

Kadınların bedenleri ve zihinlerindeki yapılanmalı ve hayatla daha farklı bir biçimde başa çıkmayı öğrenmeliler.

Kadınlar için savunma sporu öğrenmek gündelik yaşamda kendini fiziksel olarak korumanın en etkili yollarından biridir; tacizden ve şiddetten korunmanın yollarından biri savunma sporundan geçer.

Her yerde karşılaşılması mümkün olan sözlü taciz, mobbing ve sindirme karşısında zihni, ruhu ve soğukkanlılığı korumada birebirdir. Savunma sporu size tehdit oluşturan kişiyi derin bir soğukkanlılıkla alt etme yöntemini öğretir.

Savunma sporu taciz karşısında kendinizi savunmayı öğrettiği gibi kapkaç vb. durumlarla da başa çıkabilmeyi öğretir.

Savunmanın en hayati etkilerinden biri özgüven inşa etmesidir. Gündelik yaşamında çokça psikolojik şiddete maruz kalan kadınlar için özgüven inşa etmek ve geliştirmek konusunda önemlidir.

Bu coğrafyada yalnızca erkekler yaşamıyor!

Erkekleri şiddetten uzaklaştıramıyorsak, erkeklerin dilinden konuşmayı öğreneceğiz. En önemlisi önce kendimizi korumayı/savunmayı öğreneceğiz.

Bu nedenle savunma sporları kız çocukları için oldukça önemlidir. Savunma sporu bir kadına kendini savunmayı öğretmekle kalmaz.

Kadının yaşamında özsaygısını disipline eder, sağlıksız ilişkilerini ya da ilişkilerindeki sorunları görmesine yardımcı olur.

Kadına cesaret yükler.

Savunma sporu aynı zamanda kadının hedef koymasını sağlar.

Kararlı kadın güçlü kadındır!

Farkındalığı artan bir kadın tacizi ve saldırıyı önceden görebilir. Kadın için bir hayat sigortası gibi savunma tekniğini öğrenmek, kadının hayatını ve kendisini korumasını sağlar.

Kadının özgüveni, disiplini, gücü ve savunma üstünlüğü arttıkça ataerkil dünya ile daha kolay başa çıkacaktır.

Artık kadın savaşçı ruhuyla herkes ve her şeyle baş edebilir…

Kıskançlıklarından kurtulduğu zaman diye de eklemek istiyorum. Kadın hemcinsleriyle uğraşmak yerine yatırımını kendine yaparsa dayak yemez, dayak atar!

Şiddeti savunmuyorum! Şiddetin olduğu bir yaşam, mutsuzluğun, acının, tutsaklığın, ezilmişliğin, kendini gerçekleştirememenin yaşandığı bir yaşamdır. Böyle bir yaşamda insanlar sağlıklı düşünemezler, algılayamazlar, tartışamazlar, sorgulayamazlar, dolayısıyla da bilim yapamazlar, sanat etkinliğinde bulunamazlar, inançlarını yaşayamaz, gönüllerindeki dünyayı gerçekleştiremezler.

Kadınların da şiddet görmesine karşıyım! Şiddete uğrayan herkes için devlet aygıtı akıllı ve insani çözümler üretmedikçe, herkes başının çaresine bakacak demektir.

“Psişik erkeklik zırhına" sığınan, erkek kaynaklı şiddete karşı, savaşçı ruhlu kadınların defansı şart! 

Bizde mi Pembe Çete kursak!...



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

'Hayat kısa, daha çok Belçika çikolatası yiyin'

Ünlü oyuncu Aslı Enver ile eşi Berkin Gökbudak tatile çıktı. Bir mekanda çekildiği kareleri sosyal medyadan paylaşan Aslı Enver, pozuna "Hayat kısa, daha çok Belçika çikolatası yiyin" not...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Doğada vakit geçirmek cilde olumlu etki ediyor

Araştırmacılar, doğada vakit geçirmenin bağırsak ve cilt sağlığı ile yakından ilişkisini inceleyerek, yeşil alanların insan mikrobiyotasını artırdığı sonucuna ulaştı."Environmental International" isimli dergide yayımlanan makalede, araştırmacılar, ABD ve Avrupa'da kaleme alınan 20 çalışmayı inceleyerek doğa ile insan sağlığı arasındaki yakın bağı ele aldı.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR