Yukarı
4

Aydan Tuncayengin

Halka 'çevreyi kirletmemeyi' öğretmek!..

21 Ağustos, 2017

Çevre kirliliği büyük kentlerin en önde gelen sorunudur.

İzmir’de de durum farklı değil...

13.Ağustos.2016 “İzmir’in Kirli Yüzü” başlıklı yazımda “İnsanoğlundan kaynaklı (!) pis bir kent olduk!” demişim! “Havamız, suyumuz, sanayimiz en önemlisi de doğamız kirlendi…” demişim!

“Bir nefes temiz hava ve temiz ortamlar bile artık yavaş yavaş yok oluyor” demişim…

Eee sonuç bir adım yol almamışız!

Her sokağa çıktığımda İzmir’in her geçen gün daha bi leş gibi kent olduğunu düşünmeye devam ediyorum!..

Yenmiş ve kenarlara sıkıştırılmış mısır koçanları, içilmiş kıyılara atılmış pet su şişeleri, izmaritler, çekirdek kabukları, poşetler, sürekli hizmet sağlamak için açılıp kapanmaktan, sökülmekten şekli, şemali bozulan kaldırımlar, asfalt yollar, kokuyor İzmir bok kokuyor daha ne olsun! …

Sokağa tükürenler, sümkürenler, balgam atanlar hiç öyle öğleyip böğlemeyin yalan mı?

Yaa millet neden bu kadar pisiz…

Turistlere bakıyorum yaşam alanlarına o kadar özenli davranırken, bize bakıyorum sorumsuz, duygusuz ve vurdumduymazlıkta en öndeyiz…

“Evimin içi temiz olsun, yeter, sokaklardan bana ne” değil mi!

Kirlilik had safhadayken, havayı ve çevreyi en çok kirleten unsurlara karşı nedense şehrin tamamı için kurallara dayalı(!) önlemler alın(a)mıyor! Çevreyi kirleten insanlar olduğuna göre, bunun bir bedeli olmalı! İzmir bulunduğu topraklar ve coğrafyanın tüm fırsatlarını içinde barındırıyor. Çevre bilinci oluşturmak ve daha temiz bir İzmir yaratmak için daha ne bekliyoruz.

Sahil şeritlerimiz, caddelerimiz, sokaklarımızın tüm çevremizin temizliğe ihtiyacı var!

Ah birde temiz tutmayı başarabilsek!

Kes CEZAYI olsun bitsin!

Vatandaşın cebinden parası çıkmadan öğrenemiyor kuralları.

Alkollü araç kullanmada sürücülerin para cezaları arttırılıp, hapis cezası da verilip, ehliyetine de 5 yıl süreyle el konulunca alkol alanlar kısa mesafeler için bile artık parasını ve ehliyetini riske atmamaya çalışıyor!..

Demek ki yazacaksın CEZAYI, keseceksin BEDELİ!

Sonra da Avrupa’yı(!) veya başka medeniyetleri falan örnek göstermeyeceksin.

Ahlayıp/vahlanmayacak kimseyi kıskanmayacaksın!..

Çevre temizliği konusunda farkındalık yaratmak ve toplumsal duyarlılığı geliştirmek için halkımızı çevre temizliği seferberliğine davet ediyorum.

İlçe belediyeleri çevre temizliği konusunda farklı projelere imza atıyorlar. Sahile bırakılan pet şişeleri, sigara izmaritleri, çiğdem kabukları ve diğer çöplerin toplanması gibi faaliyetleri proje kapsamında kurdukları ekiplerle yürütüyorlar.

İzmir Büyükşehir Belediyesi 2010 yılında, çerez kabuklarının yeşil alanlara atılmasını önlemek, kabukların toprak ve çimlere verdiği zarara dikkat çekmek için amacıyla kâğıt torba ve broşür dağıtmaya başlamış, önlem alamamış…

Neden acaba?

Çekirdek çitleyenlerin eline çöp torbası vermek kısa süreli çözümler olabilir…

Projeler belli bir süreci hedeflese de, kısa zamanlı olup,  halkın farkındalığını arttırmak ve dikkat çekmek açısından faydalı da olabilir.

Bu projeler belediyelerin yılsonu faaliyet raporunun sonuç kısmında “yaptık işte”  olarak yer almaktan öteye gidemiyor!

Belirli kişilerle, kısa süreli bu işleri yürütmek yerine, kentte yaşayan vatandaşların sorumluluğunu arttırmak, kentine sahip çıkmalarını istiyorsak,  her bireye balık tutmayı öğretmek gerekiyor.

Karşıyaka Belediyesinin, Foça Belediyesinin çevre temizliği amaçlı dikkat çektiği projelerin İzmir Büyükşehir ölçeğinde sürdürülebilir kurallarla uygulanmasına İzmir’in acil ihtiyacı var.

Bu pislikten, bu derbederlikten kurtulmalıyız.

İzmir’e hiç yakışmıyor.

Vatandaş’ın cebinden parasını al, kes cezasını bak bir daha atıyor mu?

Temizlik sadece belediye faaliyetleriyle sağlanamaz.

Vatandaşa kendi mahallesi ve kendi kapısının önünden başlayacak temizlik bilincini ve farkındalığını öğretmek gerekiyor.

Temizliğe halkın katılımını sağlamalıyız. Halkın aktif, etkin ve duyarlı olmasına yardımcı olalım..

Başkasının çöpünü, atığını temizlemek yerine, herkesin çevreyi kirletmesine önlem alalım.

Herkes önce kendi kapısının önünü temizlemeye başlamalı.

“Temiz şehir İzmir” hedefli, kentte belediye/vatandaş işbirliği yapılmalı,  sistemin sürekliliği hedeflenmelidir.

Amaç “bir gün değil her gün temiz” bir şehir yaratmak olmalıdır.

Vatandaşa önce kendi çöpünü/atığını atmamayı, çevresini kirletmemeyi öğretirsek, işte o zaman sistemin düzenli ve sürdürülebilir olmasını sağlamış oluruz. Kentimizi temiz tutmanın formülü, halka çevresini kirletmemeyi öğretmektir.

Huzur ve mutluluğun kenti olan İzmir’in ömrünü uzatmalıyız! İzmir bir yandan modernleşmeye doğru adım atarken bir yandan da bozulan taraflarını görmezden geliyoruz… İzmir’in yaşanabilirlik endeksini yükseltmeliyiz… Popülerliğini arttırmalıyız…

Çözüm; Çöpünü, atığını bırakmayacak şekilde sistem ve kuralların oturtulması ve uyulması konusunda güçlü bir kontrol ve denetim sağlanması gerekiyor.

İnsanlar sistem ve kurallara uymaya çocuk yaştan itibaren alıştırılmalıdır. Otorite sistemi kurallara bağlamalıdır.

Kuralların içinde “ceza uygulamaları” olmalıdır.

Vatandaşın cebinden parasını almazsanız, yaptığı yanlışı içine oturtmazsanız bir daha hatırlamaz!

Vatandaş yarattığı kirliliğin bedelini ödemeli…

Çünkü bizim insanımız da karmaşık kafa yapısı, bilinçsizlik, iş, trafik ve toplumsal hayatta arzu edilmeyen ölçülerde keyfiyet, kayırma, disiplinsizlik ve ciddiyetsizlik gibi problemlere hele birde kolay unutma hafızası eklenince kuralların sınırları sürekli ihlal edilecektir!

Vatandaş kuralların sınırları içerisinde özdenetim ve birbirlerini denetleme bilincine de sahip olursa misss gibi olur İZMİR misss….

Kes CEZAYI kes!



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

İbrahim Tatlıses oğluna ‘Yok artık öyle beleşten hayat’ dedi: Mirasını açıkladı

Oğlu Ahmet Tatlıses ve torunu Mert Tatlıses ile davalık olmasıyla gündeme gelen İbrahim Tatlıses miras açıklaması yaptı. İbrahim Tatlıses ‘Aramızda Kalmasın’ isimli magazin programına gön...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Uzmanı uyarı: Grip deyip geçmeyin

Prof. Dr. Gürdal Yılmaz, "Grip deyip geçmemek gerek. Hafif de olsa altta yatan, eşlik eden hastalığı olan kişilerin bir sağlık kuruluşuna başvurması ve gerekli önlemeleri zamanında alması gerekiyor" dedi. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Gürdal Yılmaz, ilkbahar gelinceye kadar sonbahar ve kış aylarında en çok influenza vakalarıyla karşılaşıldığını söyledi.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR