Yukarı
4

Aydan Tuncayengin

Abidik gubidik

13 Kasım, 2017

   Babam bize “abidik gubidik işlerle uğraşacağınıza ödevinizi yapın” derdi.

   İster tembih, ister ikaz olarak söylediğinde meğer bizim saçma sapan işlerle uğraşmamızı istemiyormuş!

   Saçma sapan işlerle uğraşmak sadece çocukluğa mahsus bir uğraş değilmiş

   Büyüklerimiz de abidik gubidik, meymenetsiz, saçma, yararsız işlerle uğraşıyor!

   Ülkemizde yapılan siyaset de, siyasetçiler de abidik gubidik işlerle uğraşırken geleceğimizde abidik gubidikleşiyor!

   Meymenetsiz, saçma, yararsız bir ülke kim ister?

   Cumhuriyet geleneğimizle, anayasal yapılarımızla çok uzun bir devlet geçmişimiz var. Türkiye’nin Atatürk gibi büyük kurucu liderinin getirdiği ilkelerin iç siyasette ve dış gelişmelerde yanlışlar yaparak dışına çıkmak, ülkeye yarar sağlamayacak işlerin en başında gelir.

   Global dünyanın en önemli en saygın ülkesi olamadık!

   “Türkiye hayallerimiz” geçtiğimiz zor dönemlerin arasına sıkışıp kaldı. İç ve dış koşullar olumsuz olunca toplum olarak karamsarlığa düştük!

   İktidarın sahte politikaları içinde debelenip duruyoruz…

   Sabahattin Ali’nin Demokrasiye ilk adımların atıldığı yıllarda tespit ettiği ve ortaya koyduğu sorunlar bugünde güncelliğini korumaktadır.

   Ahtapot gibi gözü doymazlar ülkeyi dün gibi bugünde hep sarmış!

   Geçmişimizin alacakaranlıkları hiç bitmemiş ve sürekli geleceğimize gölgeler düşürülüyor!

   İktidar her Allah’ın günü toplumun yarısını yok sayıyor! Tüm devlet güçlerinin tek merkezde toplama hedefinde, mahallelerde açılan ‘sıbyan mekteplerinin’, üç beş yaşındaki erkek çocukların ortalıkta sarık ve cüppeyle dolaştığı, sekiz on yaşında kız çocuklarının çarşafa sokulduğu, kamusal ve özel yaşamımıza dair her konuyu din bağlamında ele almanın memleketin geleceğine ne yararı var?

   Tarikat, dergâh, cemaat vb.. her türlü dini yapıya dayalı bir düşünce, Atatürk ‘ün “Bilim ve Akıl” yolunda ilerleyecek Türkiye hedefiyle çelişiyor!

   Memlekette Anayasanın pek çok hükmü askıya alınmış! 30 günde 37 kadın öldürülüyor, yüzde 45’i fiziksel, gerisi psikolojik şiddet görüyor. Evlenme hızı 7.7 iken, boşanma hızı 1.7. Kadınlar ve çocuklar imamlara teslim edilmeye çalışılıyor, Diyanet’in bütçesi sürekli arttırılıyor. Sadece 7 ayda 4 milyar 368 milyon lirayı tüketen Diyanet İşleri’nin yeni Başkanının ifadesine göre “laiklikle savaş”ta kullanacakları para! Kısaca meymenetsizlik had safhada! Tek hedefleri halkı soyup soğana çevirip, köşeye sıkıştırmak ve etkisiz iktidara muhtaç hale getirmek…

   Daha çok din ve daha çok höt zöt ile le gemisini antin kuntinle yürüttüğünü sanan bir kaptanımız var!..

   Gündem değiştirme çabasıyla yıllardır yapılanlar “kamuoyunu oyalama” taktiği gibi görünse de ülkeye inceden saz ayarı yapılıyor. Gündemi değiştirirken, küçük yemlerle oyalanan halk, büyük yemleri sabah kalktığında torbadan çıkan sürprizleri oluyor. Gündem değiştirme çabası içinde olan iktidar yıllardır bunu yapıyor.

   Aslında “Müftü nikâhı” meselesi yalnızca bir‘kamuoyunu oyalama’ taktiği değil. Türkiye’nin yeni yönetim şeklini belirlemek için sinsice yapılan bu değişimler sonucunda Malezya’da kullanılan sisteme benzer örneklerle ülkemde uyanmak istemiyorum. İmamların kamu alanında görev yapmasını Laiklik ilkesine aykırı buluyorum. Din ve devlet işleri ayrı olmalı. Bugüne kadar ‘Neden müftülükte evlenemiyoruz?’ diye çıkıp, dertlenen oldu mu?

   Din devletinin gövde yapısı oluşturulmaya çalışılmaktadır.

   Eğer bugün gerekli tepkileri vermez isek, imamlara verilen görevlerle geleceğimizi “Din Devleti” planlarına doğru yapılandırdıklarını göreceksiniz!

   İslamileştirmeyi arttırmanın, devlet içinde oluşturan kurumlar aracılığı ile sosyal hayata müdahaleye kadar vardırmanın tek hedefi var.

   Hallaç pamuğuna dönen devlet kurumları, sivil mahkemelerin kaldırılması, okullarda eğitimin dinselleştirilmesi, evlilik-miras-boşanma gibi alanlarda aracılarla iş bitirmek, tesettürün hızla yayılması ve eğitim sisteminde nitelikli okul ayrıştırması saymakla bitmeyen ciddi sorunlarımız var…

   Bunlar ne kandırmadır, ne de hatadır!.. Dayatmalardır!..

   Bu arada Şehitler vermeye devam ediyoruz. Şehit haberinin hemen ardından: "Sınırda terörist etkisiz hale getirildi…” haberiyle şehit haberleri etkisizleştirmeye çalışılıyor. Kısaca yüreklere ateş düştüğü yerde, yüreklerin ferahlattıklarını sanan ruhsuz bir medyanın algı yönetimi var!

   Memlekette her işimiz harika gidiyor da ben mi yanlış biliyorum……

   Memleket güllük gülistanlık, köylüsünün, çiftçisinin, memurunun geçim derdi kalmamış. Zamlar geri çekilmiş, ihracat patlamış, halk refah içinde yaşıyor, eğitim sistemimizle dünya ile yarışıyoruz. Üniversitelerimiz dünyada en üst sırada. Ülke bir huzurlu ki, ne ölüm var ne kavga! Herkes kardeş, herkes birlik beraberlik içinde!.. Ekonomi coşmuş, kişi başına düşen milli gelir artmış, asgari ücret açlık sınırının üzerinde, işsizlik yok, emekliler dünyayı dolaşıyor, ülkede üretim patlamış, halkın gelirleri yükselmiş.

   Yoksulluk kelimesi sözlükten kaldırılmış! Terörü bitmiş, çocuklar, kadınlar mutlu ve ülkede korkmadan yaşıyorlar! Tacize istismara uğramıyorlar. Herkes medenileşmiş!

    Ayrımcılık yok, herkesin yaşamına saygılı ve özgürce yaşıyoruz. Çağın üstüne çıkmış bir ülke olduk. Kimsenin aldatılmadığı kandırılmadığı…

   Eğitim ve kültürde hayal ettiğimiz düzeye ulaştık. Tam torunlarımıza bırakmayı hayal ettiğimiz bir ülke olduk. Enseyi karartmadık çok şükür.

   En büyük derdimiz hala bir araba, bir uçak yapamadık!

   Hatırlarsanız bu ülkede 1960'larda araba yapıldı!.. Dünyanın uçaktan haberi yokken uçak yapıldı. Biz ne yaptık, bunca yıl yerimizde saydık! Her konuyu edebiyata bağladık…

   O zamandan bu zamana yol alabildik mi? Hayır!

   İktidarın halk üzerinde en başarılı olduğu konu; bol edebiyat çeşnili gündem malzemeleri sayesinde halkımızın yaratıcı mizah yeteneğini geliştirmiş olmasıdır.

   “Yeni Türkiye” gemisine ikiye bölünen ülke insanımızdan sıra diğer yüzde 50 artı 1’i almaya geldi…

   Yer misiniz, yemez misiniz bilemem!

   Politika rotasına baktığımızda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yüzde 50 artı 1’i almak için artık toplumun yüzde yüzünü kucaklamalıyız” mesajını hatırlar isek, son zamanlarda değişen söylemlerindeki “Atatürk” vurgusu siyasi geleceğinin ikinci raundunda buzdağının görünmeyen kısmı!..

   “Kırk yıllık Kani, olur mu Yani!" demeden geçemiyorum…

   Cumhuriyet düşmanlığı, laiklik düşmanlığı ve Atatürk düşmanlığı ile ülkeyi ikiye bölüp, şimdi de Ata’ya “Gazi Mustafa Kemal” diye hitap etmek, yönünü Atatürk’e çevirmiş gibi yapmak, siyasal İslam’ın yarattığı tehlikelerden biridir.

   Ne inanıyorum, nede kanıyorum bu ikili oyunlara!

   İlkokul çocuklarını bile sadece cinsiyet bebek bedenlerini tesettüre sokacak kadar tahrik nesneleri olarak gören zihniyete, sapkınlıklara önlem almayan, hem kadınlarımız hem çocuklarımız için tehlikenin büyümesine göz yuman bir iktidara inanmak mümkün mü?

   Hoca kılıklı ahlaksızların ortalığı serbest piyasa sanıp, yobaz, gerici atıp tutmalarına “sen kimsin” diyen var mı?

   Çocuğunu videoda yerde sürükleyen bir kadın için, “bu nasıl ana” diye medyadan tepki veren, Kadınlara “Çocuk yapın, nikahlanın, evlenin, çoğalın” tavsiyesinde bulunan Cumhurbaşkanımız, kadınları katleden erkekler için bir kere olsun “bu nasıl erkek/insan, gereğini yapın” dediğini hiç duymadım!..

   Vatandaşın içtiği sigaraya, sağlığı için müdahale eden “baba rolünü” oynarken, kadınlarımızın katledilişine, çocuklarımızın tecavüz ve istismara uğramasına, çocuk gelinlere önlem almayan sisteme, cezai kanunlar, yaptırımlar denetimlerin yetersizliğine bütün bunlara neden sesini çıkarmıyor, gürlemiyor, racon kesmiyor?

   Bugünlerimizin nedeni Atatürk’ü sevmeseniz de anlamayı deneyin!

   Ama bir kere olsun aldatmadan deneyin!

   Abidik gubidik işlerle uğraşacağınıza, bu ülkenin kurucusuna, Ata’sına karşı sorumlu olduğunuz ödevlerinizi aldatmadan, kandırmadan yapın, yeter!



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

İbrahim Tatlıses oğluna ‘Yok artık öyle beleşten hayat’ dedi: Mirasını açıkladı

Oğlu Ahmet Tatlıses ve torunu Mert Tatlıses ile davalık olmasıyla gündeme gelen İbrahim Tatlıses miras açıklaması yaptı. İbrahim Tatlıses ‘Aramızda Kalmasın’ isimli magazin programına gön...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Uzmanı uyarı: Grip deyip geçmeyin

Prof. Dr. Gürdal Yılmaz, "Grip deyip geçmemek gerek. Hafif de olsa altta yatan, eşlik eden hastalığı olan kişilerin bir sağlık kuruluşuna başvurması ve gerekli önlemeleri zamanında alması gerekiyor" dedi. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Gürdal Yılmaz, ilkbahar gelinceye kadar sonbahar ve kış aylarında en çok influenza vakalarıyla karşılaşıldığını söyledi.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR