Yukarı
4

Aydan Tuncayengin

Tüketici eğiliminden, Tasarruf eğilimine geçmeliyiz

27 Mayıs, 2018

   Acil durum!

   Türkiye meğerse bilinenin aksine tasarruf fazlasına sahip bir ülkeymiş!!!

   Hani nerede bu tasarruf fazlası? Yaşam refahımızın ve ihtiyaçlarımıza yansıyor mu? Ben hissetmiyorum! Hisseden var mı?

   Anlaşılan dünün hataları bugünün dersine dönüşmedi!..

   Ne yazık ki köprüden önceki son çıkış da kaçırıldı…

   Kurbağa tencere de hafifi hafif de değil fokur fokur kaynıyor! Krizle beraber dibe doğru sürüklenişe geçtik.

   Sıcak para duası yapmaktan başka çaremiz yok!

   “Biz bu doların belini kırarız” diyen TCMB Başkanı Başçı, doların belini kıramadılar, halkın belini kırdılar!

   Türkiye en üst derecede dış finansmana muhtaç hale geldi, sermaye akışı yavaşladı… Benzer olayları sürekli yaşayan, bedel ödeyen Türkiye büyük devalüasyonlara teslim oldu ve halk bir türlü ekonomik krizlerden kurtulamadı!

   Türkiye ciddi tasarrufa sıkıştı!

   Yatırımcı güvenle para getirmiyor. Sermaye girişi yavaşladı…

   Türkiye’nin jeopolitik önemi bizi yatırımcıya ne denli cazip kılar ve ekonomimizi kurtarır  bilemiyorum!

   Kısaca dış sermayeye muhtaç kaldık. Yurtdışından gelen para miktarı da yavaşlayınca yükselen faizler paramızı iyice değersizleştirdi!

   Ekonomi akıl karıştırıcı siyasetçilerin dilindeki üslubundan kurtulmalı. Ekonomi sadece finanstan ibaret değildir. Halkın anlayamayacağı esrarengiz bir alan hiç değildir. Günlük yaşamımız da iç içe yaşadığımız ekonomi,  bizim kandırılmamız gereken bir alan hiç değil. Şakası yok!..

   Ekonomi- politiği bilmek zorundayız. Ancak halkçı ve bağımsız politikalarla ekonomideki sömürü düzeni yıkılabilir. “Bakkala, kasaba sordum; taksici ve berberle konuştum, durum çok fena” edebiyatıyla da kriz tanısı konulmaz. Ancak bu ekonomik gidişat hafızalardaki 2008-09 krizine benzemiyor farkında iseniz daha güçlü bir dalgayla geliyor.

   Ekonomik buhrandan çıkmak zorundayız ancak vatandaşın geleceğine yön vereceği seçimden başka bir şey yok elinde…

   Vadeli politikalar uygulayamayan iktidar, ihracatı arttırma yöntemlerini de kullanamadı. Ülkemizi ileri teknoloji ürünlerini ihraç eden konumuna getiremedi. Ülkede yeni markalar üretmediği gibi geleneksel üreticiyi de yok etti.

   Ranta dayalı ekonomik sistemle kaynaklar yağmalandı. Yatırım alanında olsun, üretimde olsun dünya ile rekabet edemedik! Refah payımız her geçen gün azaldı. Ekmek teknesini kaybedenler, işyerleri kapananlar ülke ekonomisinin aktif gerçeği…

   Yeniden ciddi tasarruflarla toparlanma sürecine girmeliyiz.

   Memleketin başlıca gündemi ekonomi… 2018 yılı ekonomik çalkantıların sarsıntı şiddetine yükselerek,  deprem etkisinin gözlemlenmeye başlanacağı geçiş yılı olacak. 

   "Döviz Oyunu" oynanıyor. Ekonomik kriz yaratarak para kazanan güruhlar vurgun yapıyor! Devlet muntazam değil! Kanun “Banka para politikasının uygulanmasında tek yetkili ve sorumludur...”(Madde 4/II-b) dese de Merkez Bankası'nın işlevsel bağımsızlığı yoksa “ne ekmek kalır ne de aş!”

   Siyasi sıkıntılardan, beklenti ve çalkantılardan Merkez Bankası etkilenmemelidir. Doğru kararlar alabilmesi için Merkez Bankası bağımsız olmalıdır.

   Demokrasi için, krizlerden kurtulmak için siyasi entrikalara boyun eğmeyen, kurallara bağlı hukuk devletinin sağlam kurumları olmalıdır. Türkiye'nin ekonomik olarak belini doğrultmasını istemeyenler sayesinde kurumlara olan güvenimizi de yitirdik. Meclisin, yürütmenin yetkisi yok. Hukuk devleti ve yargı bağımsızlığı yok.

   Merkez Bankası’nın hükümetlere verdiği yapay kaynaklarla yaşatılan enflasyon ve krizlerle ümitlerimiz de imha ediliyor.

   Tıpkı 2000-01 krizindeki gibi batık kredi, ödenmeyen vergiler ve tazminatsız işten çıkarmaların bedelini ödemek istemiyorsak; şimdiden örgütlenmek ve muhataplara doğru soruları sormamız gerek.

   TASARRUFA DAVET!..

   Ekonomimizin kronik tasarruf eksikliği var!

   Öncelikle iktidarın ekonomimizde son 16 yılda oluşturmuş olduğu, yüksek ithalat, yüksek dış tasarruf bağımlılığından kurtarması gerekiyordu. 16 yıllık gelişmeler, ulaşılan sonuç geleceğimizi tehdit etmektedir. Bu gidişin kontrol edilebilmesi için, tasarruf alışkanlıkları düşük olan ve son 16 yılda çok düşmüş olan özel kişi ve kuruluşlarımız ile kamu kurum harcamalarının yeniden tasarruf etmeye alıştırılması için önlem almak zorundayız. Hazinenin, halkın paralarını har vurup harman savuranlardan kurtarmalıyız.

   Tüketim aceleciliğimizden kurtulmalıyız! Tüketim eğilimimizi, tasarruf eğilimine doğru yönlendirmeliyiz.

   Zorunlu olmayan tüketimi kesip tasarrufa yönelmek ve mevcut tasarrufları krizden ters yönde olumlu şekilde etkilenecek finansal enstrümanlara yatırmak yerinde bir davranış olur. Bununla birlikte dışarıda kusursuz bir fırtına varken bireysel yöntemlerle kendimizi tamamen korumayı başarmak çok zor. Haklarımızı korumanın yolunu bulmak için krizden asgari biçimde zarar görmemek için yapılması gereken dayanışmanın sağlanmasıdır.

   Yaşayanlar bilir ekonomik enkazın altında her zamanki gibi halkın düşük ve orta gelirli kesimleri kalır.

   Devlet eliyle vatandaşın sırtına bindirilen kriz koşulları yeni bir iktidar modelinin devinimi ile mümkündür. Daha adil yeni bir ekonomik modele ihtiyacımız var. Sosyal adaleti ancak sandığa giderek sağlayabiliriz.

   Bir gün herkes üretim araçlarının ortak mülkiyeti üzerine kurulu sınıfsız, parasız ve devletsiz bir toplumsal düzene geri dönecek. Ancak düzenin adı komünizm olmayacak. Nüfusu artmakta olan dünya günden güne yeni olaylara, planlara, farklı rekabetlere ve felaketlere şahit oluyor.

   Doğudaki baharlar yerini bir an önce istikrarlı rejimlere bırakmalı. Yeni Dünya Düzeni'nin ideolojik kısmının engellenmesi demek ortadoğunun barış ve huzurlu olması bütün dünyanın barış ve huzurlu olması demektir.

   Amerika'nın yenidünya düzenine miras olmayalım!

   Toplumsal, siyasi ve ekonomik bir ideoloji ve harekette önce herkes için normal yaşam şartları ve eşitlik sağlanmalı. Negatif olaylardan beslenenlere fırsat verilmemeli.

   Barış ve huzur ortamında, kapitalizme karşı, tasarruflu, insanca yaşam eşitliğine doğru Türkiye yeni ideojik konumunu belirlemelidir.



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

'Kızıl Goncalar'ın yönetmeninden eleştirilere yanıt

Yönetmen Ömür Atay, 'Kızıl Goncalar’daki seküler genç kız karakterin ramazan kavramını bilmediği sahnenin gündem olmasıyla ilgili konuştu, eleştirilere de yanıt verdi. Gold Yapım imzalı '...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Diyet gıdası krizi: Can kaybı artıyor

Kobayashi Pharmaceutical Co. firmasından yapılan açıklamaya göre, kırmızı pirinç mayası içeren "beni-koji" tüketen bir kişi daha yaşamını yitirdi. Böylelikle şimdiye kadar takviye diyet gıdası "beni-koji" ile bağlantılı ölenlerin sayısı 5'e yükseldi. Ölenlerin cinsiyeti ve yaşı açıklanmadı. 

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR