Yukarı
7

Av. Anıl Selek

Mutluluğun anahtarı içimizde

04 Eylül, 2020

                    Sabah-akşam, mekan-zaman ayırt etmeden yürüyüş yapmayı severim. Son zamanlarda birçoğumuzun yaptığı gibi salt spor amaçlı değildir yürüyüşlerim. Kendime ayırdığım bu vakitlerde vücudum bir yana zihnim de tazelenir. Hele çıplak ayakla yürümek daha çok keyif verir bana. Değerli yazar sevgili Mehmet Murat İldan ne güzel demiş “İnsan fırsat buldukça çıplak ayakla yürümelidir, o zaman yaşadığını daha da iyi hisseder.”


         İşlerin yoğunluğu bir yana zihinsel yönden de fazlaca fırtınaya maruz kaldığım günlerden birinde belki de yaşadığımı hissetmek ve yenilenmek için yürüyüşe çıktım. Bir önceki günün yorgunluğuna ayağımdaki spor ayakkabının rahatsızlık vermesi de eklenince ayaklarımı özgür bırakıp kumlarla buluşturmak istedim. Biraz çıplak ayakla yürüyüp dinlenmek için bir banka ilerledim, bankın benden yaşça büyük olan diğer sakinine selam verip müsaade istedim. Gülen yüzüyle “müsaade ne demek, lütfen…” deyince baknın diğer köşesine oturdum.


        Kısa süre sonra bank komşum laf attı. Birkaç tanışma cümlesinden sonra “demek avukatsınız ne güzel tesadüf ben de eskiden avukattım artık mesleğimi yapmıyorum” dedi. Klasik “nasıl memnun musun mesleğinden? Kazancından? İşler nasıl?” sorularıyla bunalacağımı düşünüp kısa cevaplar verirken kibarca “biraz vaktin var mı? bazı şeyleri paylaşmak isterim seninle” dedi. Ben de henüz yorgunluğu atamamış olmanın yanında öyle kibar ve tatlılıkla ileri sürdüğü isteğini kıramadım ve meslekte eskilere “üstad” demenin alışkanlığıyla “tabii ki üstad” diyerek sözü kendisine bıraktım.


       Üstad yine nezaketinden ödün vermeden bana “evlat” demenin kabalık olup olmayacağını sorunca “nasıl rahat ediyorsanız” deyince başladı anlatmaya. “Evlat mesleğimiz güzeldir, sevenimiz de çoktur sevmeyenimiz de. Hukukun tecellisine aracı olmanın keyfi en az bir hekimin hayata dokunma keyfiyle aynı ölçüdedir. Nerden mi biliyorum? Kaybettiğim eşim hekimdi, çok şey paylaştık çok şey yaşadık da oradan biliyorum. Mesleğin en güzel yönlerinden biri seni zengin yapmasa da rahat yaşatacak düzeyde mali kazanç sağlamasıdır. Güzeldir çünkü hem isteklerini yerine getirecek ve çocuklarına bir gelecek hazırlayacak kadar kazanırsın hem de senin ayaklarını yerden kesecek ve şaşırtacak kadar da para kazanamayacağın bir meslekti, en azından benim dönemimde böyleydi.


Evlat bu meslek sayesinde kendi standartlarımda en güzelini de yaşadım, hayatın virajlı yollarında savrulup tepetaklak da oldum. Ama hayat bana ne verdiyse onunla hayatımı sürdürmeye ve mutlu olmaya çalıştım. En güzel mekanlarda da yemek yemeyi bildim, günü geldi bir tarla kenarında domates-peyniri ekmeğe katık etmeyi de bildim. Çok lüks otellerde de tatil yaptım, çadırda da; yüksek model yıldızlı araçlara da bindim, yaşımdan büyük külüstürlere de; en zengin semtlerde de oturdum, üçüncü sınıf muhitlerde de. Kısaca zirveyi de gördüm, dibi de. AMA HER YAPARSAK YAPALIM, HER NEREDE OLURSAK OLALIM MUTLU OLMAYA ÇALIŞTIM ve sanırım BAŞARDIM. Çünkü YAŞAMAYI SEVDİM YAŞANILASI BİR ŞEKİLDE. MUTLULUK KOŞULLARIMIZLA İLGİLİ DEĞİL, HAYATTAN NE KADAR ZEVK ALABİLDİĞİMİZLE İLGİLİDİR. MUTLULUĞUN ANAHTARINİÇİMİZDE, BAŞKA YERDE ARAMA,YAŞAMAYI PAS GEÇME, HAYAT ÇOK KISA AMA ÇOK GÜZEL!"


        Belki de başka zaman olsa ya da başka biri olsa “adam sende…” deyip bir kulağımdan girip diğerinden çıkardı ama belki ruh halim belki de ortak paydaya sahip bir büyüğün bu sözleri sarf etmesi özümseyerek dinlememi sağladı.


        Tam o sırada önümüzde fiziksel engelli bir genç kızın tekerlekli sandalyesini denize süren bir erkek gördüm. Sandalyeyi denize soktu ve birlikte 1 saate yakın keyifle eğlendiler. Ben gözlerimi onlardan alamamış mutluluklarını izliyordum. Bir taraftan yaşadıklarım, hayatım ve sevdiklerim aklıma gelip zaman zaman ne kadar memnuniyetsiz olduğumu hissettim, içim ürperdi! Gözlerimi eğlenen çiftten alıp üstada çevirdiğimde banktan ayrılmış olduğunu gördüm. Üstad gitmişti ama oturduğu yerde bir karaltı vardı . Biraz dikkatli bakınca kurumuş küçük bir yengeç olduğunu gördüm. Tanıyanlar bilir özelliklerini taşıdığım bir yengeç burcuyum. Uzandım aldım zarar vermeden ve dikkatlice odama götürüp güzel bir köşeye koyuncaya kadar elimde tuttum. Yol boyunca üstadı, güzel çifti, geçmişte yaşadıklarımı ve o gün olan tesadüfleri düşündüm durdum.


       O günkü ruh halim, üstadın anlattıkları, onunla ortak yönlerimiz, sözlerine  adeta somut örnek olan neşeli çift; hepsi kafamda ayrı ayrı dolanıyordu da üstüne bir de “yengeç” kafamı iyice allak bullak etmişti.
      Yaşadığım ilginç bir tesadüf mü? Yoksa gaipten bir işaret mi? Bilemiyorum. Ama üstadın şu sözü hep kulaklarımda kalacak “MUTLULUK KOŞULLARIMIZLA İLGİLİ DEĞİL, HAYATTAN NE KADAR ZEVK ALABİLDİĞİMİZLE İLGİLİDİR.”      



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

İbrahim Tatlıses oğluna ‘Yok artık öyle beleşten hayat’ dedi: Mirasını açıkladı

Oğlu Ahmet Tatlıses ve torunu Mert Tatlıses ile davalık olmasıyla gündeme gelen İbrahim Tatlıses miras açıklaması yaptı. İbrahim Tatlıses ‘Aramızda Kalmasın’ isimli magazin programına gön...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Uzmanı uyarı: Grip deyip geçmeyin

Prof. Dr. Gürdal Yılmaz, "Grip deyip geçmemek gerek. Hafif de olsa altta yatan, eşlik eden hastalığı olan kişilerin bir sağlık kuruluşuna başvurması ve gerekli önlemeleri zamanında alması gerekiyor" dedi. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Gürdal Yılmaz, ilkbahar gelinceye kadar sonbahar ve kış aylarında en çok influenza vakalarıyla karşılaşıldığını söyledi.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR