
Sokullu'da Rönesans buluşmaları: 'Mücadele ettikleri için Nazım’ı daha iyi anlıyorlar'
Ankara Sokullu Semt Evi, dün, “Sokullu’da Rönesans” buluşmalarından “Nazım’ın Küba Seyahati Belgeseli, Film/Söyleşi” etkinliğine ev sahipliği yaptı.
1961 yılında komünist şair Nazım Hikmet’in Küba’ya yaptığı seyahat ve buna dair eserlerini konu alan, 2008 yılı yapımı “Nazım’ın Küba Seyahati” belgesel filmi buluşmaya katılan mahalleliler tarafından ilgiyle izlendi. Program, filmin yönetmeni Çağrı Kınıkoğlu’yla söyleşiyle devam etti.
Filmin ardından söz alan Çağrı Kınıkoğlu, bu film projesinin akıllarına Nazım’ın 100. Doğum yılı çerçevesinde geldiğini fakat o dönem koşullarının elvermediğini anlatarak başladı sözlerine. Türkiye Komünist Partisi ve Küba Komünist Partisi’nin kültürel işbirliği protokolü kapsamında filmi çektiklerini anlattı ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“2008 yılında bitirdik, 2009 itibarıyla da gösterime başladı film. Bizim yaptığımız şey, senaryo ve yönetmenliğinde benim ismim var; ama sonuçta bu devrimi yapmış halk/onun önderleri ve Nazım var. Biz bu iki unsuru bir araya getirmiş olduk aslında; yani bizim yaptığımız hiç önemsenecek bir şey değil. Şöyle bir yapı tasarlamıştık, Nazım’ı kendi sesinden dinledik “Havana Röportajı” şiiri üzerinden, o Küba devrimini anlatıyor, Kübalılara da Nazım’ı anlattırmaya çalıştık. Böyle ikili bir yapı ortaya çıkarmaya çalıştık.”
'Mücadele ettikleri için Nazım’ı daha iyi anlıyorlar'
Nazım’ın bu kadar kısa zamanda Küba’yı bu kadar güzel anlatması, Kübalıların bu kadar kısa zamanda Nazım’ı bu kadar iyi anlamalarının nasıl olduğunun ve Che Guevara’nın filmde çok resmi olmasına karşın ondan bahsedilmemesinin sebebinin sorulması üzerine, Çağrı Kınıkoğlu şunları söyledi:
“Nazım her yazdığı şeyle zaten şaşırtıyor. Bilirsiniz “Karanlıkta Kar Yağıyor” diye bir şiiri vardır, İspanyol iç savaşıyla ilgili, “Madrid Kapısında bekleyen nöbetçi” diye başlayan bir şiir. Bilmem kaç bin km uzaktaki bir iç savaşı en hararetli ve en insanın yüreğini attıracak şekilde yazabilmeyi beceren biri var karşımızda. ‘Memleketimden İnsan Manzaraları’nda, biliyorsunuzdur, gitmediği bir sürü şehre dair ya da Anayurt savunmasını bir Sovyet şairinden belki daha iyi anlatıyor, üstelik cezaevindeyken yazdığı bir şey. Gerçekten özel bir vakıa.
Diğer bir mesele, sorduğunuz şey: Oradayken ben de şaşırmıştım açık söyleyeyim. Türkiyeli ortalama bir ilerici solcudan daha ileri anladıkları çok açık Nazım’ı. Nasıl böyle olabilir diye düşünmüştüm. Beni vardığım sonuç şuydu: mücadele ettikleri için Nazım’ı daha iyi anlıyorlar. Mücadeleden uzak düştükçe Nazım’ı anlama kapasitesi geriliyor gibi geliyor bana. Bu gerçekten çarpıcı bir şey.
Sonrasında Che ile ilgili soru. Sanırım o zaman Küba’yı ziyaret ettiği yıl, Che biliyorsunuz çeşitli bakanlıklar yapıyor, Kuzey Afrika’dan Çin’e kadar birçok ülkeye ziyaretler yapıyor. Sanırım o dönem Küba’da değil Che ve dolayısıyla Nazım’ın şiirine dahil olamıyor. Biz o şiire sadık kalarak devam ettirdiğimiz için… Yani biz bu film üzerine çalıştığımız zamana kadar Nazım’ın kendi sesinden “Havana Röportajı” şiirini okuduğu bilinmiyordu ama biz bir şekilde edinmiş olduk ve ilk defa bu film sayesinde ortaya çıktı bu şiir. O yüzden de o belgenin değeri çerçevesinde çok fazla da müdahale etmemeye çalıştık. Ama işte görsel olarak Che’nin yerini, katkısını bir şekilde dahil etmeye çalıştık.”
'20. Yüzyılda yazılmış en önemli eserdir dünya çapında'
Ayrıca dünyanın dört bir yanında, Irak’ta, Hindistan’da da Nazım’ın çok fazla okunduğuna dair Aziz Nesin’in yazılarına değinen Kınıkoğlu devam etti:
“Maalesef Nazım konuşulurken hep evladına hasret gitti, yurduna hasret gitti, yıllarca içeride yattı, neler çekti filan diye konuşulur, oysa ki Nazım bir komünist olarak ne yaptığının gayet bilincinde olan, bunları göze almış ve başı daima dik, mücadele etmiş birisi. Bu insanı hep böyle hüzünle, yenilgi, özlem, hasret gibi, daha ziyade negatif boyutlarıyla bizim üstümüze çökertilen bir halde algılamak gibi bir problem var gerçekten. Bunun da bir katkısı var ülkemizde iyi tanınmaması konusunda.
Bir başka şey, bu ülkenin okumuş insanlarının belki daha büyük kazancı, ama kolaycılığımız var, Nazım’ı 10-15 şiiriyle biliyoruz en fazla; Nazım o kadar çok şey biliyor ki bu ülkeyle, toplumla ilgili, Memleketimden İnsan Manzaraları, ben kendi bilgim çerçevesinde söyleyeyim, bence 20. Yüzyılda yazılmış en önemli eserdir dünya çapında. Ama hacmiyle de biraz göz korkutan bir şeydir. Neredeyse kimsenin okumadığı ama muazzam bir eserdir o. Bir tür Türkiye tarihi anlatır Nazım aslında, neredeyse II. Meşrutiyet’ten II. Dünya Savaşı’nın sonlarına kadar diyelim, yaklaşık 40 yıl, bu dönemde Türkiye denilen ülke nasıl kuruldu, niye kuruldu, kimin sayesinde kuruldu, kurtuluş savaşında kim kâr etti, kim canı pahasına savaştı her şeyi anlatıyor. Ve muazzam bir estetik geliştirerek yapıyor ki bunu, Nazım’ın “Memleketimden İnsan Manzaraları” eserine baktığınız zaman halk şiiri de, gerçeküstücü anlatımlar da, bilinç akışı denen teknikler de, destansı ve masalsı boyutları da görüyorsunuz. “
Nazım’la Buluşma” diye bir film daha yapmıştık 2002’de. Sadece bir coşma değil Nazım’ın yaptığı şey, mücadele eden insanı duygusal olarak ayağa kaldırma değil; aslında bir bilinç de aktarıyor, hem siyasi mücadele bilinci, hem tarih bilinci. O yüzden hepimizin Nazım’ı daha çok okuması, okutması lazım. Esas olan şey, o mücadele meselesi bence. Bu toplum örgütlendikçe, mücadeleyi yükselttikçe Nazım daha çok okunacak.”
'Nesnellik, toplumu bir şeylerle yüzleşmeye zorluyor'
Devamında Kınıkoğlu; geçen ay İstanbul Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde “Sovyet Sineması Atölyesi” düzenlediklerini, izlediği Sovyet filmlerinde bir dönem toplumun devrime sahip çıkmayı bıraktığını, 1960'ların ortalarıyla birlikte çanların çalmaya başladığını, 1970'lerde Sovyet sinemasında romantik komedi denilebilecek filmler yapılmaya, bu filmlerde bir tür meta ekonomisinin anlatılmaya başlandığını gördüğünü; bununla filmde gördüğü Küba halkını karşılaştırdığı zaman halkın örgütlenip mücadele etmesinin, politik süreçlerini zorlamasının epey önemli bir şey olduğuna değindi.
“Toplumsal mücadele motivasyonumuzu nasıl sağlarız, toplumu nasıl ayağa kaldırırız, Küba devrimi bize nasıl ışık tutabilir?” sorularına yanıt olarak, Çağrı Kınıkoğlu, “Öncelikle kendi motivasyonumuzu zinde tutmalıyız. Küba’nın devrim mücadelesi uzun yıllar boyu sürüp zafere ulaşmıştır. Mücadelenin sürmesi lazım. Ben açıkçası diyalektik bakmaktan yanayım; içinde yaşadığımız çağa, güncelliğe, topluma, ülkeye. O bakışı yakaladığımız sürece umutlanacağımız çok şey var.
Bir yandan da 'kapitalizme güvenmemiz lazım'. Kapitalizm öyle bir düzen ki, kriz çıkarmadan, her şeyi mahvetmeden duramayan bir düzen. Ve bu düzen sayesinde, bu böyle olduğu için biz zaten komünistiz, başka türlüsü imkânsız olduğu için bu halk mücadele edecek. Yeter ki, halkın mücadele etme noktasında yani şurasına geldiği noktada; yalancılar sahtekârlar değil de, doğru bir politik önderlik onlara doğru ufku sunuyor olsun.
Bu coğrafyada bir kurtuluş savaşı ve arkasından cumhuriyetin kuruluşunu yaşadık biz. Nesnellik, toplumu bir şeylerle yüzleşmeye zorluyor. O yüzleşme süreçlerinde ne kadar ileri bir bilinç düzeyine sahip olursanız o kadar ileri sıçrayabilirsiniz. Küba’nın başardığı şey bu. Rusya’da Bolşeviklerin başardığı şey bu. Bizim de başaracağımız şey bu.”
Yorum Ekle
Diğer Haberler
Türkiye'de kadın caz vokal geleneğinin öncülerinden: Ayten Alpman
"Ben Böyleyim", "Memleketim" ve "Ben Varım" adlı eserlere yaptığı yorumlarla unutulmayan caz sanatçısı Ayten Alpman'ın ölümünün üzerinden 13 yıl geçti. Ayten Alpman, Devlet Tiyatroları mü...
Anıl Altan eşi Pelin Akil'in doğum gününü kutalamadı
Pelin Akil ile Anıl Altan çifti aylardır boşanma iddiasıyla gündemden düşmüyor... Önceki akşam da Pelin Akil yeni yaşını arkadaşlarıyla birlikte kutlarken eşinin yurt dışında olup paylaşı...
48 yıllık terzi dükkanı hatıra müzesi oldu
Bursa’da 70 yaşındaki terzi Hamdi Güner, 12 yaşında başladığı terzilik mesleğinde 58 yılı geride bıraktı. 48 yıllık dükkanını, müşterilerinden topladığı anı eşyalarıyla Hatıra Müzesi'ne d...
Beyaz ve ırkçı Amerika
Fruitvale Station, Creed, Kara Panter, Wakanda filmlerinin Afroamerikan yönetmeni Ryan Coogler son filmi The Sinners’a (Günahkârlar), “Efsanelere göre esaslı müzik yeteneğine sahip bazı i...
Yavuz Bingöl'den Sırrı Süreyya Önder'e: 'Can dostum gitme sakın'
Yavuz Bingöl, yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren yakın dostu Sırrı Süreyya Önder ile ilgili bir mesaj yayımladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanvekili ve DEM Parti İstanbul M...
The Substance (Cevher) filmiyle büyük beğeni toplamıştı
“The Substance” filmindeki performansıyla adından söz ettiren Demi Moore, Oscar’ı kaybettiği geceki hislerini ve ödülü alan Mikey Madison ile ilgili tahminini açıkladı. 90’lı yıllara damg...
1000 yıllık toplu mezar bulundu
Peru'daki antik toplu mezarda savaşta ölen 24 kişinin iskeleti bulundu. Peru'nun güney kıyısındaki Atico Nehri Vadisi'ndeki arkeolojik kazılardaki gün yüzüne çıkarılan antik bir toplu mez...
'Hababam Sınıfı' 50'nci yılını kutladı...
Türk sinemasının efsaneleri arasında yer alan 'Hababam Sınıfı'nın hayatta kalan oyuncuları aynı sıralara oturarak filmin 50'nci yılını kutladı. Türkiye’nin dört bir yanından gelen kadro, ...
Sevginin Gücü bu hafta vizyonda!
Sinema salonlarında bu hafta komediden korkuya, gerilimden animasyona 9 film vizyona girecek. Bu hafta 9 yeni film sinemalardaki yerini alacak. Vizyonda yer alan filmlerin yanı sıra; Kara...
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Son dönemde sessizliğiyle gündemdeydi: Tolga Sarıtaş baba oluyor!
Tolga Sarıtaş ve Zeynep Mayruk’tan müjdeli haber geldi. Geçtiğimiz yıl evlenen çift ilk bebeklerini bekliyor. Öte yandan Sarıtaş’ın Teşkilat dizisindeki sessizliği sosyal medyada tepki çe...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Fazla kiloyla birlikte gelen gizli tehdit!
Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Atakan Topçu, obezitenin vücutta kronik iltihap oluşturarak kanserin gelişiminde ve ilerlemesinde etkili olduğunu belirtti. Sağlıklı yaşam alışkanlıkları, kanser riskini azaltmada önemli rol oynuyor.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.