Yukarı
426652

Tehlike çanları çalıyor: Türkiye Avrupa birincisi oldu

14 Mayıs 2025 15:24

Türkiye’nin, obezite oranı açısından dünyada 17’nci sırada, Avrupa’da ise birinci sırada yer aldı. Prof. Dr. M. Emel Alphan ise bu durumun, aşırı yağlı ve yüksek enerjili fast-food tarzı beslenme, ev dışında yemek yeme alışkanlığının artması, şeker yerine fruktoz bazlı şekerlerin içeceklerde kullanılmasının artması, porsiyonların büyümesi ve internetteki moda diyetlerin kullanılması olarak sıraladı.

Prof. Dr. M. Emel Alphan, yaptığı açıklamada obezitenin uzun süreli pozitif enerji dengesinin sonucu olarak vücutta yağ dokusunun aşırı artması ve yağların depolanmasıyla (esas olarak TG) oluşan kronik bir sağlık sorunu olduğunu söyledi.

‘OBEZİTE, SADECE ESTETİK BİR SORUN DEĞİL’

Obeziteye sadece estetik bir sorun olarak bakmanın doğru olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Alphan, “Çünkü obezite, diyabet, kalp-damar hastalığı, hipertansiyon ve bazı kanser türleri için en önemli risk faktörlerinden birisidir. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) veri tabanına göre; Avrupa’daki yetişkinlerde hipertansiyonun yüzde 55’inden, kalp hastalıklarının yüzde 35’inden, Tip 2 diyabetin yüzde 80’inden obezite sorumludur ve bunların her yıl 1 milyondan fazlası ölüm ile sonuçlanmaktadır” dedi.

‘BKİ YÜKSELDİKÇE HASTALIK RİSKİ YÜKSELİYOR’

Obezite ile fazla kilolu olmanın birbirinden farklı olduğunu belirten Prof. Dr. Alphan, “Obezite ile fazla kilolu olmak aynı şey değildir. Obezitenin değerlendirilmesinde kullanılan Beden Kütle İndeksi (BKİ) adı verilen, insanların vücut ağırlığının (kg), boy uzunluğunun (m cinsinden) karesine (BKI=kg/m2) bölünmesiyle elde edilen bir değerdir buna göre elde edilen sonuçlarla insanların ağırlıkları değerlendirilir.

Aşağıdaki tabloda BKİ sınıflandırılması ve sağlık açısından değerlendirilmesi verilmiştir. Buna göre hafif şişmanlık (kiloluluk), BKİ’nin 25-30 kg/m2 arasında olmasıdır ve bu kişilerde hastalık riski artmaya başlamış, BKİ 35 kg/2’nin üzerinde ise hastalık riski çok yükselmiştir” uyarısında bulundu.

‘OBEZİTE, VÜCUTTAKİ YAĞLANMANIN ARTMASIDIR’

BKİ’nin bazı durumlarda da yüksek olabileceğini belirten Prof. Dr. Alphan, “BKİ’nin yüksek olması, her zaman obeziteyi göstermez. Unutulmamalıdır ki obezite vücuttaki yağlanmanın artmasıdır. Düzenli spor yapanlarda ya da elit sporcularda kas dokusunun artışı nedeniyle BKİ yüksek çıkabilir fakat BKİ’nin yüksek çıkması sporcuların obez oldukları anlamına gelmez ve aşağıdaki değerlendirme sporcular için kullanılamaz” dedi.

‘BEL ÇEVRENİZİ MUTLAKA ÖLÇÜN’

Bel çevresi ölçümünün önemini vurgulayan Prof. Dr. Alphan, “Bel çevresi ölçümü de hastalık riskinin önemli bir göstergesidir. Sağlıklı olabilmek için bel çevresinin kadınlarda 88 cm’nin altında, erkeklerde ise 102 cm’nin altında olması gerekir” dedi.

‘OBEZİTE ORANINDA AVRUPA’DA BİRİNCİYİZ’

Türkiye’nin, obezite oranı açısından dünyada 17’nci sırada, Avrupa’da ise birinci sırada yer aldığını belirten Prof. Dr. Alphan, “2024 yılında Türkiye'de 15 yaş ve üzeri nüfusun yüzde 32,1'inin obez, yüzde 34,6'sının ise fazla kilolu olduğu, toplamda ise bu oranının yüzde 66,7 ye ulaştığını söylemek mümkün. Türkiye’de obeziteye ilişkin hastalıklardan olan diyabet, koroner kalp hastalığı, felç ve kanserden 2,4 milyon kişinin etkilendiği Dünya Sağlık Örgütü’nün-2024 raporunda belirtilmiştir” diye konuştu.

‘NEDEN BU KADAR KİLO ALIYORUZ’

Toplum geneline bakıldığında geçmiş kuşaklara göre daha kilolu olmamızın nedenlerine değinen Prof. Dr. M. Emel Alphan, yaşam şeklindeki değişikliklere dikkat çekti.

Prof. Dr. Alphan, “Obezite, aşırı enerji tüketimi, yetersiz enerji harcaması (sedanter yaşam tarzı, Bazal Metabolizmanın düşük olması veya halk arasındaki tanımıyla metabolizmanın yavaş olması) veya her ikisinin neden olduğu uzun süreli enerji dengesizliği ile kişinin genleri ve çevresi arasındaki kompleks etkileşimlerinin bir sonucu olarak gelişen kronik bir hastalıktır. Obezite, sedanter yaşam tarzı ve aşırı besin alımını destekleyen sosyo-kültürel çevrede gelişir” ifadelerini kullandı.

‘EV DIŞINDA YEMEK VE BÜYÜK PORSİYONLAR KİLO ALDIRIYOR’

Enerji alımının artması ve enerji harcanmasının azalması ile dokularda yağ birikimi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Alphan, şunları söyledi:

“Enerji alımının artmasının nedenleri arasında son yıllarda yaygın olan tüketilen aşırı yağlı ve yüksek enerjili fast-food tarzı beslenme, ev dışında yemek yiyenlerde artış olması, şeker yerine fruktoz bazlı şekerlerin içeceklerde kullanılmasının artması, porsiyonların büyümesi ve ayrıca internetteki moda diyetlerin kullanılması ile aniden aşırı kilo vermeler ve hatalı diyetin bırakılması ile aşırı kilo alımının olması, beslenme ile ilgili yapılan hatalar olarak sayılabilir. Besinlerle aşırı enerji tüketimi, araba kullanımının artması, yürüyen merdivenler ve asansörler nedeniyle fiziksel aktivitenin yetersizliği ile birleşince obezite kaçınılmaz olarak artmaktadır.”

‘OBEZİTENİN ALTINDAKİ FAKTÖRLER İYİ TESPİT EDİLMELİ’

Obezitenin diğer nedenlerine de dikkat çeken Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Obeziteyi sadece aşırı beslenme ve fiziksel aktivitenin azalmasına bağlamak doğru değildir. Obezitenin diğer nedenleri arasında; genetik faktörler, hormonal nedenler, bazı hastalıklar, çevresel faktörler, psikolojik faktörler, çeşitli ilaçların kullanımı, uyku bozuklukları (vardiyalı çalışma), sosyo-ekonomik faktörler, ilkim değişikliği gibi faktörler de sayılabilir. O yüzden öncelikle obeziteye neden olan altta yatan faktörün tespitinin yapılması ve ona göre tedavi edilmesi gereklidir. Obeziteye neden olan pek çok faktörün varlığından dolayı obezitenin tedavisi de oldukça zordur” dedi.

‘BİLİNÇLENDİRME VE HAYATA GEÇİRME ÖNEMLİ’

Obezitenin önlenmesinde bireysel ve toplumsal bilinçlenmenin önemini vurgulayan Prof. Dr. Alphan, şunları söyledi: “Obezitenin önlenebilmesi için bireylerin, bireyleri oluşturan ailenin ve dolayısıyla bütün toplumun sağlıklı beslenme ve fiziksel olarak hareketli olması için bilinçlendirilmesi, eğitilmesi ve hem sağlıklı beslenmenin hem de hareketli olmanın davranış biçimine dönüştürülmesi gerekir. Bunu başarmak çok zordur. Bütün toplumlarda obezite ile mücadele programları vardır ama obezite ile ilgili belirlenen hedefe ulaşmanın gerçekten çok zor olduğu hemen hemen bütün toplumlarda giderek artan obezite prevalansından anlaşılmaktadır.”

‘SAĞLIKLI BESLENME VE HAYAT TARZI DEĞİŞİKLİĞİ ŞART’

Obezitede birinci tedavi yönteminin sağlıklı beslenme ve fiziksel olarak aktif olmayı da içeren hayat tarzı değişikliği olduğunu vurgulayan Prof. Dr. M. Emel Alphan, “Sağlıklı beslenme; az yağlı süt ve ürünleri, yağsız et, balık, tavuk, yumurta ile kurubaklagiller ve az miktarlarda kabuklu kuruyemişleri de içeren, rafine olmayan tam tahıllardan ve günde 5-10 porsiyon sebze ve meyveden oluşan bir beslenme modelidir.

Doymuş yağ ve trans yağ içermeyen, az miktarda bitkisel sıvı yağ (zeytinyağı ve diğer bitkisel yağların karışımı) kullanılarak yemeklerin yapılması ve şeker ve şekerli besinler ile içeceklerin minimum düzeyde alınması ve su tüketiminin arttırılması da enerji dengesi ve obeziteye bağlı hastalık risklerini en aza indiren bir yaklaşım olacaktır. Bu tarz beslenme modelleri, tüm dünyada sağlıklı olduğu kabul edilmiş olan Akdeniz Diyeti, DASH Diyeti ile vejetaryen beslenmedir” diye konuştu.

‘POPÜLER DİYETLER HASTALIK RİSKİ OLUŞTURUYOR’

Popüler diyetler konusunda da uyarıda bulunan Prof. Dr. M. Emel Alphan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Zayıflamak amacıyla popüler diyetlere yönelmek (Aralıklı açlık diyetleri, Ketojenik diyet, Kan Grubu diyetleri, Alkali diyet veya tek besin diyetleri vb.) kısa vadede zayıflamayı sağlasa da bu tür diyetlerin uzun vadede uygulanabilirliği ve ömür boyu sürdürülebilir olması mümkün olmadığı gibi bazı hastalıkların oluşturma riskini arttırdıkları da bir gerçektir.”

Sözcü



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


Diğer Haberler

Bu 3 kuruyemiş yumurta kadar tok tutuyor!

Kuruyemişler yalnızca atıştırmalık değil, aynı zamanda güçlü birer besin kaynağı. Özellikle bazı türleri, içerdiği yüksek protein ve lif sayesinde uzun süre tok tutma özelliğiyle öne çıkı...

Kolesterolü doğal yollarla düşürmek mümkün mü?

İlaç kullanmadan kolesterol seviyesini düşürmek isteyenler için umut verici çalışmalar var. Ancak her doğal yöntem bilimsel değil. Bitkisel kürlerden diyet takviyelerine, Akdeniz mutfağın...


Gebelikte yapılıyor, doğumdan sonra hayat kurtarıyor!

Gebelikte yapılan boğmaca aşısı, bebekleri doğumdan sonraki ilk aylarda karşılaşabilecekleri ciddi solunum yolu enfeksiyonlarına karşı koruyor. Aşı, artık rutin bağışıklama programında ye...

Şekerli kahve içenler dikkat! Korkutan ölüm riski detayı

Bilim insanlarının yaptığı son araştırma kahvenin yeni boyutlarını gözler önüne serdi. Kahve tiryakilerini ilgilendiren önemli detay ortaya çıktı. ABD’de Tufts Üniversitesi’ne bağlı Geral...


Sıcak çarpması kapıda: Vücudunuz alarm veriyor

Yüksek sıcaklıklar ve yetersiz sıvı alımı, yaz aylarında güneş çarpması riskini artırıyor. Doç. Dr. Veysel Kıdır, sıvı kaybının hayati sonuçlara yol açabileceğini belirtti.İç Hastalıkları...

Hap mı, bitki mi? Ne işe yarıyor, ne zararlı?

Uykusuzluğa karşı çare olarak görülen her ürün güvenli değildir. İlaçlar, çaylar, takviyeler… Peki hangisi gerçekten işe yarıyor? 50 yaş üstünde uyku destek ürünleri bilinçsizce kullanılı...


Akciğer kanseri neden hâlâ bu kadar ölümcül?

Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Cengiz Şen, akciğer kanserinin her yıl yaklaşık 2 milyon kişinin ölümüne yol açtığını belirterek erken teşhisin önemine dikkat çekti. Dr. Şen, özellikle siga...

Beyin sisi, alzheimer değildir!

Kelimeleri bulamıyor, dalıp gidiyor, ne okuyorsan aklında tutamıyorsan bu bir hastalık olmayabilir ama ihmal de edilmemeli. Beyin sisi tıpkı Alzheimer ya da bunama gibi hissettirse de geç...


Kalbinizde plastik olabilir mi? Uzmanından kritik açıklama

Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Bülent Demir, mikroplastiklerin yalnızca sindirim sistemini değil; kalp, beyin ve böbrekleri de tehdit ettiğini belirtti. Mikroplastiklerin vücutta iltihap ol...

SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Wilma Elles dördüncü kez anne oluyor... 'Hamileyim'

'Öyle Bir Geçer Zaman Ki' dizisiyle şöhret olan Wilma Elles sosyal medya hesabından dördüncü bebeğine hamile olduğunu duyurdu. 2010 yılında 'Öyle Bir Geçer Zaman Ki' dizisinde oynamak içi...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Bu 3 kuruyemiş yumurta kadar tok tutuyor!

Kuruyemişler yalnızca atıştırmalık değil, aynı zamanda güçlü birer besin kaynağı. Özellikle bazı türleri, içerdiği yüksek protein ve lif sayesinde uzun süre tok tutma özelliğiyle öne çıkıyor. Beslenme uzmanları, her gün bir avuç tüketildiğinde yumurta kadar doyurucu olan bu 3 kuruyemişi açıkladı.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR