Yukarı
434666

''Masal ama gerçek...''

11 Ekim 2025 09:39

Senarist ve yapımcı kimliğiyle tanınan Emine Yıldırım’ın ilk uzun metrajı Gündüz Apollon Gece Athena, kadınlık, mitoloji ve toplumsal mücadele temalarını buluşturuyor. Film, Altın Koza’dan Jüri Özel ve En İyi Müzik ödülleriyle dönmüştü.

32.Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nden Kadir Beycioğlu Jüri Özel Ödülü ve en iyi müzik ödülüyle döndü “Gündüz Apollon Gece Athena” filmi.

Senaryo ve yönetmenlik koltuğunda Emine Yıldırım’ın oturduğu film, şimdi sinemalarda. Filmde, yetimhanede büyüyen Defne’nin (Ezgi Çelik) yetişkinliğinde başına yediği biber gazı kapsülünden sonra öteki âleme göçmemiş ruhlarla iletişim kurmaya başlaması ve annesinin (Lale Mansur) ruhunu/ hayaletini görmek istemesiyle Side antik kentinde yaşadığı mistik ve spiritüel olayları capcanlı bir gerçeklikle izliyoruz. Defne’ye bu yolculukta radikal solcu Hüseyin (Barış Gönenen), pavyon şarkıcısı Nazife (Selen Uçer) ve antik dönemden bir rahibe, “Antik Hanım” (Gizem Bilgen) eşlik ediyor. Yıldırım, Defne’nin bu hikâyesiyle yalnızlığı, kimsesizliği, sahipsizliği, bu topraklarda kadın olmanın zorluğunu yer yer mizahla fakat katmanlı bir olay örgüsüyle, büyülü bir masal tınısıyla anlatmayı tercih ediyor.

Yıldırımla, “Gündüz Apollon Gece Athena” filmi üzerine konuştuk.

TARİH, COĞRAFYA, MİTOLOJİ

- Öncelikle bu film sizin yönetmen koltuğundaki ilk uzun metraj filminiz. Nasıl bir deneyimdi sizin için?

Çok heyecanlıydım. Çok korkularım vardı. Ama şöyle bir avantajım vardı: Daha önce yıllardır senaristlik ve yapımcılık yaptığım için set ortamı çok da yabancısı olmadığım bir ortam. Neyse ki bir taraftan beni destekleyen meslektaşlarımın ve kendi yolumu bulmamın da sayesinde çok güzel bir yönetmenlik deneyimi yaşadım sette.

- En çok korktuğunuz şey neydi?

En çok oyuncu yönetiminden korkuyordum açıkçası ama çok rahat ettim. Bir taraftan da görüntü yönetmeni Barış Aygen ile mesleki ilişkimiz de çok güzel oldu ve birbirimizle anlaştık. Zordu elbette ama çok severek yaptım. Biraz 40 yaşımdan sonra yönetmenliğe girme isteği doğdu ama onu da sinemacılığın doğal bir uzantısı olarak görüyorum şu anda.

- Peki devam mı yönetmenliğe?

Umarım, umarım, umarım. Çok istiyorum. Ama bakalım.

- Filme gelelim biraz. Mitolojik figürlerin gölgesinde ilerleyen bu hikâye, diğer yandan bugünün dünyasına ilişkin sorular da sorduruyor. Bu izleği kurarken nelere dikkat ettiniz?

Hikâyenin güncel olması önemliydi bizim için. Seyircilerimizin çabuk bağ kurabilmesi önemliydi. Ama bir taraftan da bu hikâyede tarihten, coğrafyamızın kültürel mirasından ve mitolojiden çok faydalandık. Ve şimdiyle geçmişi iç içe geçirmek için özellikle bir çaba gösterdik. Ama tabii bu yapıştırma bir durum değildi. Çünkü zaten aslında geçmiş zaman ve şimdiki zaman çok da birbirinden ayrıksı değil. Bizim toplumsal hafızamızdan, kültürel mirasımızdan faydalanmak, bunun şimdiki izdüşümünü anlaşılır şekilde sunabilmek, bunu birbirine organik bir şekilde örmek biraz tabii uğraş yarattı. Bunun dengesini kurmak için senaryo, ön çalışma ve ön çekim tarafında uğraştık diyebilirim.

ARAFTA KALMIŞ RUHLAR

- Nazife ve antik dönem rahibesi gibi çok farklı sosyokültürel ve tarihsel arka planlara sahip hayaletler bir araya geliyor filmde. Çok katmanlı karakterler ve anlatıyla karşı karşıyayız. Oyuncularla bu birlikteliği kurarken nasıl bir yol izlediniz?

Oyuncularla çok konuştuk tabii bu meseleyi. Orada aslında şöyle yaklaştık hayaletlere oyuncularımızla: Onlar insan, insan ruhu. Sadece hayatlarının farklı bir yerinde, arafta kalmış insanlar. Dolayısıyla biraz arafta kalmışlık psikolojisiyle hareket ettik.

TOPLUMSAL MÜCADELE

- Filmdeki öte âlemi geçmeyen ruhlar, nihayetinde emellerine ulaşıyor. Yalnızca devrimci, heyecanlı ve sevgi dolu Hüseyin geçemiyor. Neden?

Çünkü o karakterin geçmesi duygusal olarak hakiki olmayacaktı, çiğ duracaktı ve o kişinin geçmesi aslında bizim toplumsal mücadelemize bağlı. Evet onu çok mutlu etmek isterdim. Ama bir taraftan da çok suiistimal olacaktı. Dolayısıyla biraz onu özellikle izleyicileri düşündürmek için de böyle bıraktık.

- Yeni çalışmalarınız var mı?

Geliştirdiğim birkaç proje var ama daha çok erken aşamada. Bakalım. Umarım gerçekleştirebilirim.

‘ANNELİĞİ REDDETMEK TABU’

- Biraz annelik kavramı üzerine eğildiğiniz bir hikâye bu. Siz nasıl tanımlıyorsunuz annelik kavramını?

Filmde yapmaya çalıştığımız aslında farklı annelik hallerini sunmak ve bunların hepsinin olabileceğini göstermek. Kutsal annelik mefhumunun aslında kadınlara zarar veren bir mefhum olduğunu anlatmak. Çünkü kutsal annelik, kadınlara çok büyük bir sorumluluk veriyor ve belki herkes kutsal anne olmak istemiyor. Belki de birileri sadece anneliği istiyor gerçekten. Yani filmde her türlü kadınlık halini, her türlü annelik halini kucaklıyoruz ve bunu yargılamıyoruz.

Anneliği ve anaçlığı daha büyük ve daha kapsayıcı bir duygu olarak göstermek istedik filmde. Sevgili annem de bize, bana ve ablama hayatını adadı. Ama bir taraftan da kendi mesleğini bir köşeye bıraktı. Hep düşünüyorum acaba başka bir hayatı olsa ne olurdu? Tabii ki hiç bizden şikâyet etmedi anne olmasından ama hep gözünde kendine vakit ayıramamışlığı gördüm. Yetişkin olduğumda beni üzdü ve birçok kadında var bu. Ve bu bir tabu. Bir kadının belki annelikten öte de başka bir şey yapmak istemesi, kendini farklı bir şekilde var etmesi önemli bir şey. Ama anneliği reddetmek bir tabu olarak kaldı bizde.

Cumhuriyet



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


Diğer Haberler

Dünyaca Ünlü Müzelerin Yöneticileri İstanbul'da Buluşuyor

Milli Saraylar Başkanlığı, Dolmabahçe, Topkapı ve Yıldız saraylarında 'Milli Saraylar'ın Yüzyılı' isimli uluslararası sempozyumu 24-26 Kasım'da gerçekleştirecek. Sempozyumda, 27 ülkeden 1...

Engin Altan Düzyatan ailesiyle Dubai'ye taşınma nedenini açıkladı

Oyuncu Engin Altan Düzyatan, eşi Neslişah Alkoçlar ve çocukları ile Dubai'ye yerleştiği iddiasını doğruladı. Engin Altan Düzyatan, 2014 yılında Hülya Koçyiğit'in torunu Neslişah Alkoçlar ...


Muazzez Abacı’nın kızı annesinin son günlerini anlattı

ABD’deki ziyareti sırasında kalp krizi sonucu hayatını kaybeden Türk sanat müziğinin usta ismi Muazzez Abacı’nın kızı Aslı Saba Abacı, "Anjiyodan sonra birçok kişide böyle komplikasyonlar...

Sihirbazlar Çetesi 3: Daha Bir Şey Görmediniz ile Mavi Ay vizyonda

Dokuz yıl aradan sonra gelen Sihirbazlar Çetesi 3: Daha Bir Şey Görmediniz dört Atlı ve genç illüzliyonistlerle sihir, aksiyon, gerilim dolu bir macera sunuyor. Biyografik Mavi Ay Broadwa...


CSO Ada Ankara ve AKM'deki etkinlikler iptal edildi

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası (CSO) Ada Ankara ve İstanbul Atatürk Kültür Merkezinde (AKM) bugün yapılacak etkinlikler, Gürcistan-Azerbaycan sınırında düşen C130 tipi askeri kargo u...

36. Ankara Film Festivali başladı: 13 ödüllü film ilk kez seyirciyle buluşacak

36. Ankara Film Festivali’nin Dünya Sineması programı, yılın öne çıkan filmlerini bir araya getiriyor. Uluslararası festivallerde ses getiren, ödüllü ve çok konuşulan 13 filmi Ankara’da i...


18. İstanbul Bienali 23 Kasım'da sona eriyor

İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından, 2007–2036 Bienal Sponsoru Koç Holding'in desteğiyle düzenlenen 18. İstanbul Bienali 23 Kasım'da sona eriyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tar...

Bir halıyı da dokuyabilirsiniz bir fikri de

Salt Beyoğlu’nun ‘90’lardan Beri Halı’dayız’ sergisi Halı Atölyesi’nin hafızası eşliğinde kadın cinayetlerinden göç sorununa uzanan toplumsal mesajlar veriyor. İstanbul’un modern sanat mü...


Muazzez Abacı’nın Serveti Dudak Uçuklattı!

Usta sanatçı Muazzez Abacı, geçirdiği kalp rahatsızlığı sonrası 78. yaş gününde yaşamını yitirdi. Türk sanat müziğinin unutulmaz ismi için sevenleri yasa boğulurken, Abacı’nın serveti ve ...

SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Ferdi Tayfur, 80'inci doğum gününde kabri başında anılıyor...

2 Ocak'ta hayatını kaybeden arabesk müziğin efsane ismi Ferdi Tayfur, 80'inci yaş gününde kabri başında hayranları tarafından anıldı.15 Kasım doğumlu Tayfur'un 80'inci yaş gününde hayranl...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Beyninizin ne kadar D vitaminine ihtiyacı var?

D vitamini kemikler kadar beyin için de hayati bir vitamindir. Vücutta yeterince bulunmazsa hafızanız bulanık, dikkatiniz dağınık, beyniniz sisli olur… Genellikle kış aylarında güneşli günlerin azalmasıyla birlikte, vücutta D vitamini düzeyleri de düşmeye başlar. Ancak uzmanlar, genel sağlığımız için D vitamini depomuzu dolu tutmamız gerektiğini vurguluyor…

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR