Yukarı
86223

Kendi kendimize üzülemedik bile

02 Ocak 2012 11:10

Radyoda Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra sosyalizmden kapitalizme şevkle geçen insanlar anons edilirken, genç devrimciler Kemal ve Kürt ev arkadaşı Abidin, duvarda asılı Filistin Halk Kurtuluş Örgütü üyesi Leyla Halid’in meşhur posteri fonda, kahvaltıdadırlar.

‘Aşk ve Devrim’ seyirciyi bu sahneyle selamlar. Olaylar gelişirken, sebepleri arasında reel sosyalizmin çözülmesinin de olduğu ‘melankoli’ bırakmaz karakterlerin peşini. Yönetmen Serkan Acar’ın peşinde olduğu da keza, solun üzerindeki bu melankoliye dair sorular sormak. Sohbete başladığımızda “Nasıl sorular geliyor filme dair?” sorumun cevabıysa düşündürücü.

İstanbul, Ankara, Trabzon gibi illerde örgütlü örgütsüz devrimci gençlerle birlikte filmi izleyen yönetmen “Devrimci sevgilisine ihanet eder mi? Devrimci rakı içer mi?” gibi sorular karşısında bir parça hayal kırıklığı yaşadığını söyleyip ekliyor: “Devrimciler yeşil parka giyen, bıyık bırakan, sert sert konuşan, aşk yaşamaktan kaçınan insanlar değillerdir.

Filmde yapmak istediğim biraz da bu ezberi bozmak. 90’lı yıllarda sol mücadeleye katılmış Kemal, 78 kuşağından melankolik Pala, 68 kuşağından daha bir dirayetli Şirin karakterleri ile ‘devrimci’ denilerek idealize edileni, insanileştirmek istedim.“

Zaaflar silsilesi aşk
Benim filme dair anlamadığım melankoli üzerine söz söylerken filmin kendisinin de melankolik oluşuydu ki, Acar tam da bunu yapmak istemiş. “Öteki türlü bir katarsis durumu oluşuyor” diyor. İnsanların bir umut, bir coşku görmek isteğini de, Türkiye’de meselesi sosyalizm olan çok fazla film yapılmamasına bağlıyor. Yapılsaydı ‘Aşk ve Devrim’e böylesi bir manifesto işlevi yüklenmeyecekti.

Acar’ın derdi öncelikle bir muhakeme. “Oturup kendi kendimize üzülemedik bile biz. Hatalarımızla, tarihimizle, hayal kırıklıklarımızla yüzleşemedik” diyor. Ardından filmdeki en coşkulu sahnenin cenaze töreni olduğunu hatırlatıp “92 yılından beri örgütlü mücadele içinde bulundum. Sadece cenazelerde o kadar kalabalık oluyoruz biz. Başka hiçbir zaman da olmadık” diyor.

Aşk ve devrim ikilisinin ilişkisine gelince, “Türkiye’de 80 darbesinin üzerine, tüm dünyada sosyalizm çözülürken devrimci olmak ancak aşkla mümkün olabilirdi” diyor yönetmen ama karşı cinse duyulan aşktan ayırıyor bu aşkı. İki farklı insanın bir arada yaşamasının, o ikiliğin mümkün oluşunun devrim için de önemli olduğunu söylediğimde “Ben aşkın kendisine çok fazla inanan bir insan değilim.

Kavuşulunca biten bir şey diye düşünüyorum. Aşkın zaaflar silsilesi olduğunu düşünüyorum” diyor. Bu durumda devrimin kendisi de kavuşulacak bir şey olmuyor. Acar’ın Ekim Devrimi örneğiyle devrim gerçekleştikten sonra çürüme de başlıyor.

“Devrim bir süreç değil mi zaten?” sorusuyla filme, Pala’nın devrimden sonraya ertelediği aşkına geliyoruz. Lakin aynı Pala, genç Kemal’e aşkını söylemekten utanmaması gerektiğini söylüyor ve film, ismine dair gereken açıklamayı getirmiş oluyor.

Filmin aşk kadar önemli bir başka tartışma konusuysa ihanet. Bir tarafta yurtdışından örgütü yönetmeye çalışan ‘abi’nin polise teslim olması, diğer taraftan Kemal ve sevgilisi arasındaki ‘ihanet’ tartışmaları. Serkan Acar buna bir de o büyük sosyalizm ütopyasının ihanetini ekliyor ve filmin başına giderek, radyoda anonslanan ihaneti, Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra olanları hatırlatıyor.

“Peki burada sadakat nereye düşüyor?” sorumun cevabıysa şöyle: “ Bir sadakatten bahsedeceksek siyasal sadakattir o bence, örgütsel değil. Türkiye’de insanların örgütlerle kurduğu ilişkiler üç yılla beş yıl arasındadır. Sonunda bağını keserler.

Siyasal bir sadakat gerekiyor. Filmde eleştirilen de o. Mesela “abi’nin ihanetiyle Pala ‘Namusumuzu temizlememiz gerekiyor’ diyor çünkü örgütlü bir sadakat geliştirmiş.”Yönetmenin filmde en sevdiği diyalog ‘abi’nin ihanetini sorgulayan gençlere bir diğerinin “İnsan bu…” cevabı.

Hayli kaderci bulduğum bu diyaloğun üzerine “Peki söz konusu bu çürümenin sebeplerine dair neler söylüyorsunuz?” soruma sorularla cevap veriyor Acar: “Türkiye’de yeni bir hattı nasıl kuracağız? Nasıl umut getireceğiz? Nasıl yeni bir dünya için ütopya geliştireceğiz?

Temel sorun bu.“ Bu sorun tespitinin üzerine, 90’larda olduğu gibi bugün de 70’li yıllardan gelen siyaset anlayışından, o yöntemlerin izinde bir siyaset üretildiğinden yakınıyor Acar. Filme 20’li yaşlarında silahlı mücadeleye girmiş Kemal’i de örnekleyerek, devrimci olarak adlandırılan, fikir oluşturacak insanların kimi zaman hedeflediklerinin ağırlığından bahsediyor.

Taşrada solcu olmak
‘Aşk ve Devrim’ bir üçlemenin ilk parçası. İkinci film Kürt sorununun esasen Türk sorunu olduğunu söyleyen ‘Uzun Yürüyüş’ olacak. Kürt sorunundan konuşurken ‘Acılı Türk solu’yla kıyaslayınca Kürtlerin acılarının kat kat fazla olmasına rağmen melankoli içinde olmadıklarını, mücadeleye her şeye rağmen devam etmelerinin bu söz konusu melankoliye ilaç olup olmayacağını soruyorum.

“Türkiye sosyalistlerinin Kürt hareketiyle Kürt devrimciliğiyle ortak bir gelecek üzerine bu ülkeyi inşa edeceklerini düşünüyorum ama korkunç bir şovenist dalganın esiri insanlar hâlâ. Bu yüzden de Kürt hareketini ikna etmek kolay olmayabilir” diyor.

Ardından Türk- İş başkanlığına seçilen siyasi iktidara yakın, küçük burjuvazinin içinden gelen Mustafa Kumlu örneğini veriyor. Üçlemenin son filmine gelince, onun da meselesi taşrada solcu olmak. Yönetmenin ‘Aşk ve Devrim’ filmi sebebiyle taşraya yaptığı gösterimler vesilesiyle hazırlıklar başlamış bile sayılabilir: “İstanbul’da solcu olmak gibi değil taşrada solcu olmak. Öyle ki okula astığınız ‘Aşk ve Devrim’ film afişi bile dert olabiliyor. Kentteki &şenlikli karşılaşmaları’ taşrada yakalamak da o kadar kolay olmuyor.”



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


Diğer Haberler

Leonardo DiCaprio: 'Titanic’i hiç tekrar izlemedim'

Leonardo DiCaprio, Jennifer Lawrence ile yaptığı söyleşide kariyerinin en unutulmaz filmlerinden Titanic’i hiç tekrar izlemediğini söyledi. Oscar ödüllü oyuncu Leonardo DiCaprio, rol aldı...

Matthew Perry’nin ölümüyle ilgili davada yeni gelişme

Friends dizisinin yıldızı Matthew Perry’nin ölümüne ilişkin davada ikinci doktor da ceza aldı; Dr. Mark Chavez’e yasa dışı ketamin temini nedeniyle 8 ay ev hapsi ve 3 yıl denetimli serbes...


Oscar Ödülleri'nden Kritik Karar: 2029'dan İtibaren...

Oscar Ödülleri törenlerinin, 2029 ile 2033 yılları arasını kapsayan yeni anlaşma kapsamında televizyonda değil, ABD merkezli video paylaşım platformu YouTube'da yayınlanacağı açıklandı. S...

Dünyaca ünlü rock yıldızları İstanbul'a geliyor

Rock dünyasının ünlüleri, 2026 yılında Türkiye'ye geliyor. Tanınmış isimler, İstanbul'da müzikseverlerle buluşacak. Kariyeri boyunca "Because the Night" ve "People Have the Power" gibi şa...


Bilgisayarla Beste Yarışması’nda ödüller sahiplerini buldu

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Türkiye Zekâ Vakfı, Türkiye Bilişim Derneği (TBD) ve Halıcı Bilgi İşlem AŞ iş birliği ile düzenlenen 32. TBD-Halıcı Bilgisayarla Beste Yarışması’nın final ve ...

Ünlü piyanist Grinko, Ankara'da konser verdi

Rus müzisyen, piyanist ve davulcu Evgeny Grinko, Ankara'da verdiği konserde hayranlarına unutulmaz bir gece yaşattı. Besteleri milyonlarca kişi tarafından dinlenen, dünyaca ünlü Rus müzis...


2 bin 400 yıl önce batan gemide parmak izi bulundu

Danimarka açıklarında yaklaşık 2 bin 400 yıl önce batan bir deniz akıncıları teknesinde bulunan antik bir parmak izi ve kimyasal bulgular, Demir Çağı’nda bu gizemli saldırganların nereden...

5 bin yıllık iskelet şaşırttı! Taş Devri'nden kalma gizemli bir gömü...

İsveç’in başkenti Stockholm’ün yaklaşık 35 kilometre güneybatısındaki Gerstaberg köyünde yürütülen yüksek hızlı tren hattı inşaatı sırasında arkeologlar, 5 bin yıllık bir köpek iskeletiyl...


'Bak Postacı Geliyor' izleyicilerine film arasında sürpriz

Yüksel Aksu'nun senaryosunu yazıp yönettiği, oyuncu Ozan Akbaba'nın başrolünde yer aldığı 'Bak Postacı Geliyor' filminin akşam seansında izleyiciler bir sürprizle karşılaştı. Dün akşam bi...

SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Yıldız Tilbe'den Hülya Avşar açıklaması: 'O sözler bana ait değil'

Hülya Avşar ile Yıldız Tilbe arasında karşılıklı hakaret edildiği iddiaları, iki ünlü ismin yaptığı açıklamalarla yalanlandı. Son günlerde sosyal medyada, Hülya Avşar’ın Yıldız Tilbe’ye, ...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Karaciğer için en tehlikeli alkol belli oldu!

OECD’nin Sağlığa Bir Bakış 2025 raporu, yüksek alkollü sert içkilerin karaciğer hasarını en hızlı şekilde tetikleyen içecekler olduğunu ortaya koydu. Rapor, özellikle alkol oranı yüzde 35’in üzerindeki berrak içkilerin siroz ve kanser riskini ciddi biçimde artırdığı konusunda uyarırken, raporda liste de paylaştı.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR