Neden Akdoğan değil de Arınç?

Bakanlar Kurulu'ndaki görev dağılımı açıklandığında 'çözüm süreci'nin Akdoğan yerine Arınç'a 'emanet' edilmesi sürpriz olarak değerlendirildi. Oysa belki de tersi daha büyük sürpriz olacaktı...Siyaset gündemi 10 Ağustos’tan beri adeta ‘fırtına’ gibi esiyor. AKP ’nin karar kurullarında Ahmet Davutoğlu isminin belirlenmesi ve olağanüstü kongrede genel başkanlığa seçilmesi, bu süreçte Erdoğan’ın üstlendiği rol, Abdullah Gül’ün ‘partiye dönüşü’ ve bu kongrenin ‘tarihi’ne ilişkin tartışmalar; yeni Bakanlar Kurulu’nun bileşimi ve nihayet ‘ilk Davutoğlu kabinesi’nin görev dağılımı… 

Tüm bu çetin süreçte, partideki tartışmasız etkisini sürdüren Erdoğan’ın, üzerinde ısrarla durduğu iki nokta oldu: Çözüm süreci ve ‘paralel yapı’yla mücadele… Davutoğlu da göreve geldikten sonra yaptığı her konuşmada bu iki konunun altını çizerek, önümüzdeki dönemde AKP’nin hem politik manevra ve genişleme alanının, hem de siyasal enerjisini zinde tutacak motivasyon kaynağının bu iki mecra olacağını teyit etmiş oldu. Bu iki ‘mecra’da gelişecek süreçlerin, kendilerine özgü politik, hukuki, kültürel vs. zorluklarının olacağı biliniyor. Bu nedenle, 62. Hükümette kimlerin görev alacağı kadar, Erdoğan ve Davutoğlu ekseniyle bir tür ‘başkanlık sekreteryası’ gibi çalışacakları anlaşılan başbakan yardımcıları arasındaki görev dağılımı da merak ediliyordu. 62. Hükümetin dünkü ilk toplantısının ardından sözcü Bülent Arınç bu merakları giderdi, görev dağılımını açıkladı. Ve ‘çözüm süreci’yle ilgili görevlendirme sürpriz olarak değerlendirildi. 


AKDOĞAN YERİNE ARINÇ ‘SÜRPRİZİ’ 
Yaygın kanaat, bu göreve hükümetin yeni üyesi ve Erdoğan’ın başbakanlık dönemindeki siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ın getirileceği yönündeydi. Zaten, daha önce sürecin koordinasyonunu yürüten Beşir Atalay’dan boşalan Başbakan Yardımcılığı'na da o getirilmişti. Ama beklenenin aksine, bu görev Bülent Arınç’a verildi. Peki bu gerçekten bir ‘sürpriz’ miydi? Son dönemlerde yaşananlar ve her iki ismin siyasal geçmişi düşünüldüğünde pek değil. 


GEREKÇE, ‘KÜRT SİYASETİYLE DAHA İYİ DİYALOG’ MU? 
KCK operasyonlarının sürdüğü ve hükümetin Kürt sorununa yönelik ‘sert’ bir tutum izlediği dönemlerde Yalçın Akdoğan, kimi zaman Yeni Şafak ve Star gazetelerinde çıkan yazılarında ve katıldığı programlarda Kürt siyasi hareketine ağır eleştiriler yöneltmiş, o cepheden de yine ağır şekilde eleştirilmişti. Bu durumun yarattığı ‘mesafe’ nedeniyle, Akdoğan isminin, özellikle Kürt tarafında çözüm süreci açısından olumsuz bir mesaj olarak algılanabileceği açıkça dile getiriliyordu. Arınç’ın açıklamasının ardından Rudâw’a konuşan Orhan Miroğlu da “Arınç’ın Kürtler üzerinde olumlu etkileri olduğunu” söyleyerek şöyle demişti: “Akdoğan’ın süreci koordine etmesinin bir sertlik mesajı olarak algılanabileceği iddiası vardı. Böylece bu da ortadan kalkmış oldu.” 

Peki ‘Arınç’ın Kürtler üzerindeki olumlu etkisi’ nereden geliyor? 


‘BEN DE OLSAM DAĞA ÇIKARDIM’! 
AKP’yle Kürt siyasi hareketinin en sert şekilde karşı karşıya geldiği dönemlerde dahi bu konuda ‘en sivri’ açıklamaları yapan hükümet yetkilisi Arınç değildi. Ancak esasen iki kritik demeci, onunla Kürt siyaseti arasında zımni de olsa bir yumuşama getirdi. İlki 16 Aralık 2012 günü Kanaltürk’ün Ankara temsilcisi Faruk Mercan’a söylediği sözlerdi… Arınç, “Ben BDP ’li bir kadın milletvekiline çok kızıyor, çok beddua ediyordum; ama onunla ilgili bir hatırayı dinledim. Genç kızken Diyarbakır Cezaevi'nde o kadar ahlaksızca işkenceye maruz kalmış ki ben de aklıma gelse dağa çıkardım” demişti. Arınç dönemin BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ı kast ediyordu. Kışanak da ertesi gün, Arınç’ın sözlerindeki ‘beddua’ kısmını eleştirmiş ama ‘empati kurmasının’ önemine dikkat çekmişti. 

İkinci olarak Arınç, tutuklu yargılama süresinin 5 yıla indirilmesinin ardından Diyarbakır’daki KCK tutuklularının tahliye edilmemesine de tepki göstermiş, “İstisna olmaz. Mutlaka onlar da çıkmalıdır, çıkacaktır” demişti. 


KOORDİNASYON ARINÇ’TA, YETKİ DAVUTOĞLU’NDA, SÜREÇ HÜKÜMET PROGRAMINDA

Başbakan Yardımcısı Arınç, yeni görev dağılımını açıklarken, çözüm sürecinden tek başına sorumlu olmayacağını da söyledi: “Tek sorumlu ben değilim. Bunun tek sorumlusu Başbakanımızdır… (Çözüm sürecinin) bir bakana ihale edilmesi doğru değildir.” 

Bu sözler, ‘çözüm süreci’nin ‘Başbakan düzeyinde’ ele alınan bir konu olacağı imajı doğuruyor. Zaten Arınç’ın bu sözlerinden sonra TBMM’de okunan 62. Hükümet programında da çözüm süreci açıkça adı anılarak yer aldı. Bu bir ilk… ‘Köşk’ün 62. Hükümet ve dolayısıyla programı üzerindeki etkisi ve ‘birlikte çalışma’ yaklaşımı düşünüldüğünde mevcut haliyle sürecin artık bir ‘devlet politikası’ haline geldiğini söylemek çok abartılı olmasa gerek. Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ve bazı HDP yöneticilerinin ‘yol haritasından haberdar olmadıkları’ yönündeki açıklamaları ise aşılması gereken ilk pürüz olarak görünüyor.

RADİKAL