Yukarı
228389

Ayrık ve Balçın’la keyifli bir sohbet…

11 Kasım 2018 12:06

Tiyatro, sinema ve ekranın iki sevilen ismi İlker Ayrık ile Didem Balçın, Çakallarla Dans-5 filmiyle sinemalarda... İki ünlü sanatçıyla yalnız Çakallar'ı değil, filmi, herkesin dilinde olan canlandırdıkları karakterleri, komediyi, müziği, kadına şiddeti, dahası formda kalmalarının sırlarına kadar her şeyi konuştuk...

Çakallarla Dans-5 filminin Servet’yle Fatma’sı İlker Ayrık ve Didem Balçın, sadece SÖZCÜ’ye konuştu…

Çakallarla Dans, 5. kez vizyona giriyor… Bu başarının formülü nedir, açıklar mısınız?

Didem Balçın: Seyircinin karakterlerle empati kurabilmesine bağlıyorum en çok. Komedi, Çakallarla Dans'ta tiplemelerle abartılı oyunculuklarla değil daha doğal bir komikle seyirci karşısına çıkıyor. Seyirci kendinden bir şeyler bulabiliyor. Her karakterde kendisinin yaptığı bir şeyi görebiliyor. Bu yüzden hem sempatik oluyor, hem de anlık esprilerle anlık durum komiklikleriyle bir komedi ortaya çıkmış oluyor. O yüzden seyirci şimdi ne yapacak bunlar, başlarına ne gelecek diye merak ediyor. Bu sebeple seyircisi baki kalıyor Çakallarla Dans'ın.

İlker Ayrık: İddiası olmayan küçük insanların büyük hayalleri üzerine hikâyeler… Seyircisini seven, saygı duyan, dinleyen bir ekibin hikâyesi… Hem karakterler açısından, hem de bu işi bir araya getiren Çakallarla Dans ekibi ve ailesi olarak birbirini seven insanların hikâyesi. Ve her şeyden önce komik bir hikâye… Çok sıkı bir mizah var.

Servet ve Fatma, neden çok sevildi, şeytan tüyü mü var onlarda?

Didem Balçın: Var, onlarda Şeytan tüyü var (Gülüyor)

İlker Ayrık: Fatma'da var… Ben o tüyü gördüm onda (Gülüyor)

didem-balcin-ic

Didem Balçın: Yani bu en başta bizim oyuncu olarak uyumumuzdan oluşan bir şey. İlk filmde birbirimizi hiç tanımıyorduk. İlker yanımda diye söylemiyorum, bir oyuncunun dram ya da komedi oynarken kendisini çok güvende hissedebileceği bir partner. O yüzden şanslıyım. Komedinin şöyle bir zorluğu var; komedide oyunculardan birisi öne geçmek isteyebilir, biri daha komik olmaya çalışabilir… Bizde bu tür şeyler yok. Biz konuşmadan beraber yaratıyoruz sahneyi. Zaten güzel olan da bu. Birbirimizin yaptığı şeye gülüyoruz, keyif alıyoruz ve bu yüzden de filmde çok iyi bir ikili olduk.

İlker Ayrık: Didem'in söylediklerine katılmamak mümkün değil. Yani baskın ve yönlendirici bir kadınla, karısına şehvet duyan ve bununla beraber bu şehveti kaybetme korkusu yaşayan bir adamın hikâyesi aslında bu. Aralarındaki böyle bir iletişim. Komik bir iletişimleri var. Fatma bu kadar sert ve baskın olmasına rağmen çok seviliyor. Bu da Didem'in rolü ele alma biçiminden kaynaklı. Servet de buna elinden geldiğince eşlik etmeye çalışıyor. Bence çok komik bir hikâye, değişik bir karı koca. (Gülüyoruz)

Bu karakterleri kamera önünde canlandırırken bire bir senaryoya mı bağlı kaldınız, yoksa gerçek hayatta onlara benzeyen tipleri mi örnek aldınız?

Didem Balçın: Senaryodan çıktı bu karakterler ama tabi ki yaratımını biz yaptık. Dışarıda bir karakter gördüm, Fatma'yı böyle oynayayım gibi olmadı. Başta senaryonun bize sunduğu buydu…

İlker Ayrık: Senarist bir Fatma görmüş, bir Servet görmüş ve bunu yazmış. Biz de buna can vermeye çalıştık. Başta senaryo zaten. Her şeyin başı senaryo. Ardından bunu oynayacak olan oyuncu ve yönetmenin iletişimiyle ilgili bir şey. Artık beşinci film aşamasına geldiğimizde senaryo tabi ki bir izlek veriyor. Senaryodaki lafların hemen hemen tamamı filmde geçiyor ama buna çok büyük katkılar oluyor. Bazen yönetmenin bazen oyuncunun “aklıma şöyle bir şey geldi, ya şöyle de bir şey desek olur mu…” gibi şeyler diyerek çok fazla köpürtülmüş sahneler de var tabi.

ilker-ayrik-ic

Servet ve Fatma’yı ekrana taşımayı düşünüyor musunuz?

Didem Balçın: Bu bizim düşüncemizle olacak bir şey değil ama belli mi olur…

İlker Ayrık: Servet ve Fatma Sugar Workz'un tapulu malı (Gülüyor)

Didem Balçın: Evet (Gülüyor) Onlar düşünürse…

İlker Ayrık: Yani iletişimleri ilişkileri televizyon için biraz sert olabilir ama zaten bu bizim alabileceğimiz bir karar değil.

Çevremizde çakal çok mu, onlara karşı ne gibi önlemler alabiliriz?

Didem Balçın: Tabi ki çok. Çakallık çok garip bir kavram. Yani ben çakalım, ben çakal değilim diye bir şey değil. Hayatta hepimiz bir şekilde bir yerlerde bir çakallık yapıyoruz. Bu atıyorum bir nüfus müdürlüğüne gittiğinde fazla beklemek istemeyip öne geçmeye çalışmakta olabilir. Daha büyük bir dolandırıcılıkta olabilir…

İlker Ayrık: Bir şeyi daha kolay yolla halletmeye çalışmak da çakallık, fırsatçılık da bir çakallık. Bir filmde ele almıştık, iyilik için yapılan çakallık, çakallık mıdır diye. Bu da bir soru… Hepimiz çakalız. (Gülüyoruz) Sadece başkalarını çok incitmeden, hakkına tecavüz etmeden yapıldığı zaman tatlı bir şekilde olur ama üstümüzden geçen çakallıklara da yapacak çok bir şey yok.

didem-ve-yuksel

İlker Ayrık, ekrandaki Yaparsan Aşkım programıyla izleniyor, seviliyor… İlker Ayrık’ın kadın hayranları da çok olduğu için sormak istiyorum, kadına şiddet artarak devam ediyor, size göre bunun çaresi yok mudur?

İlker Ayrık: Bilmiyorum. Bir çaresi elbette olmalı ama bunu çözüme ulaştıracak, fikir verecek kapasitede olduğumu zannetmiyorum. Psikologlar, sosyologlar ve devlet özelinde çalışılması gereken bir alan bu. Her felakette eğer ki çözüm bulamıyorsak, kötülüğün yok olması için iyi olmak yeterlidir diyor ya Konfüçyüs, ancak o seviyede kalabildiğimiz bir şey bu. Bunun çözümü ne? Birbirinizi sevin. Yani evet doğru ama anlamak çözmeye yetmez. Bülent Ortaçgil‘in şarkısında söylendiği gibi. Benim anlayışım ya da anladıklarım meseleyi çözmeye yetip yetmeyeceği konusunda şüphelerim var. Keşke elimde olsa, sihirli bir değneğim olsa sadece kadına şiddet değil; savaş, açlık, cinsel istismar… Keşke hepsini tek kalemde bir kılıcın ucuyla çözebilsem. Biraz organize olması gereken şeyler. Suç bireysel değil toplumsaldır. Dolayısıyla meseleyi çok büyük bir çerçeveden ele almak lazım. Sosyologların bu işi çözmesi lazım, psikologların önermesi lazım. Kanunun bu işe el atması lazım. Şimdi kadın bir koruma talebi istiyor, üzerine onu tehdit eden ve gözaltına alınan kocası dışarı çıkıyor ve çıktıktan sonra tekrar şiddet uyguluyor. Adam tekrar gözaltına alınıyor ve tekrar salınıyor ve sonrasında da kadın cinayetiyle karşılaşıyoruz. Bu durumda ben ne yapabilirim? Benim o insanı içeri tıkma, kanun çerçevesinde o kadını güvence altına alma kuvvetim yok. Koca bir devlet var burada. Yapabildiğim ve yapabileceğim tek şey konuyla ilgili bir kamuoyu olmak ve ilgili mercileri hayata geçirmek için bunu dürtükleyen yüzbinlerden birisi olabilirim. Azımsamıyorum bunu. Okyanus bir damlayla başlar ve benim yerim de bu kadar zannediyorum.

Kadına şiddet konusunda Didem Balçın neler söyler ve çözüm olarak neyi ya da neleri önerebilir?

Didem Balçın: Son zamanlarda böyle haberleri çok duymaya başladığımız için herkes bunu çözmenin yollarını düşünmeye başladı. Acı olan tarafı kadına şiddet ve çocuk istismarı yıllardır olan bir şey. Bu konular çok hassas konular. İlker'in dediği çok doğru. Bireysel olarak çözümü budur demek gibi bir şey olsaydı çoğu kişi bunu yapardı ve çözülürdü. Ama birazcık daha büyük düşünülmesi gereken bir şey bu. Her şeyin başı eğitimden geçiyor. Çünkü bir çocuk saf bir şekilde doğuyor, sonrasında yaşadığı hayat, anne babasının ilişkisi, toplumda gördüğü ve maruz kaldığı durumlarla büyüyor ve daha sonra birilerine bunu yapıyor. Okyanusta tek damla bile olsa elimizden geldiğince destek olmak bizim çözümümüz olabilir. Ama bunda da devletin desteği çok önemli. Duyduğumuz ünlü insanların maruz kaldığı şeyler dışında hiç duymadığımız, hiç ulaşamadığımız olaylar var. Kadına şiddet dışında insana şiddet var. Erkeklere de şiddet uygulanıyor. Çocuk, kadın, erkek, insan, hayvan, kim ve ne olursa olsun şiddetin ve cinsel istismarın her türlüsü telafisi olmayan çok kötü bir durum. Her koşulda bir oyuncu olarak değil Didem Balçın olarak her koşulda her zaman elimden gelen her şeyi yapacağım.

İlker Ayrık: Oradaki iş bireysel değil. Suç elbette bireysel ama çözümü bireysel değil. Olay başımıza geldikten sonra ceza vermek çok basit. Trafik gibi düşünün. Trafiği yoluna koymak ayrı bir şey, trafik kuralını ihlal edene ceza yazmak ayrı bir şey. Siz ceza yazarak trafiğin daha akıcı ve güvenli olmasını sağlayamazsınız, ancak caydırabilirsiniz. Otoyolları, ulaşımı baştan organize etmek lazım. İletişimi, kırmızı ışıkları baştan organize etmek lazım. Yol, kaza yapmaya, trafik kuralını ihlal etmeye müsait olduktan sonra bunun önü kesilemez. Ancak daha fazla hapishane yaparsınız.

Didem Balçın hayatının her hangi bir döneminde şiddete hedef oldu mu?

Didem Balçın: Hayır olmadı.

İlker Ayrık: Yani şiddet her konuda olabilir. Söylemediğin bir sözden dolayı sosyal medyada karşılaştığın olumsuz tepkiler de bir şiddet. İlla bir tekme bir tokat olması gerekmiyor. İnsanların söylemediği şeylerden dolayı yargılanması, küfür yemesi, on dakikalık bir mesafeyi bir buçuk saatte gitmesi de bir şiddet…

Hayat pahalılığı da insanları canından bezdiriyor… Gülmek, kahkaha atmak, bu şartlarda ruh sağlığımızı koruma adına iyi bir önlem olabilir mi?

Didem Balçın: Yani gülmek, kahkaha atmak önlem değil de bir pansuman olabilir.

İlker Ayrık: Bizzat ben bir derneğin yönetim kurulu üyesiyim. Adı “Gülmek İyileştirir” olan bir dernek. Şimdiki icraatımız olarak kanser tedavisi gören çocuklar için hijyenik bir oyun merkezi yaptık. İstanbul maratonunda yine onun için koştuk. Derneğin ismi çok iyi. Dünyada kanser ve psikoonkoloji üzerine ihtisas yapan herkesin söylediği bir şey var ki kanser hastaları çok eğlenecek ve çok gülecek. Kanserle mücadelenin birinci askeri eğer gülmek ise bu gülmenin peşine düşmek lazım. Ne kadar çok kahkaha, o kadar az dert. Gülmek iyileştirir.

Bir yanda filmler ve ekran, diğer yanda tiyatro ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde öğretmenlik… Şimdi de müzik yapımcısı oldunuz… İlk albümü, Müjdat Gezen Sanat Merkezi Halk Müziği Bölümü mezunu Ömer Salman’a çıkardınız… Bu konuda bilgi verebilir misiniz?

İlker Ayrık: Ömer benim çocukluk arkadaşım, çok sevdiğim bir dostum, kardeşim. İki arkadaşımla beraber kurduğumuz bir yapım şirketinde yapımlar yapıyoruz. Ömer üzerinde Ömer ile başlayan bir albüm yapımcılığı ya da müzik yapımcılığı yapmaya karar verdik. Ömer o kadar sevgili dostum ki benim ikinci çocuğumun adı Ömer. Dolayısıyla o çok iyi bir müzisyen ve kendisi müzik yapacak bir alan arıyordu, biz de tabi ki şirketimizi Ömer'e açtık ve bir alan arıyorsan bu alan burasıdır dedik. Pervasız Müzik olarak ilk albümümüzü yaptık. Devam edeceğiz. Yani aramıyoruz, biz bir müzik yapımcısıyız demiyoruz ama butik ve olmasını isteyeceğimiz, kıymet vereceğimiz projelerle yine albüm yapmaya devam edeceğiz.

Bu yoğunluk içinde kendinizi nasıl dinlendiriyorsunuz?

İlker Ayrık: Uyuyarak (Gülüyor) Ben çalışmayı seviyorum ve bundan çok şikâyetçi değilim. Nasıl dinlendiriyorum, eve gittiğimde dinleniyorum. Hani küçükken de öyledir ya, apartmanda bir soğan kavrulsa orası bir ev haline gelir. Ev olunca da insan kendi pijamalarıyla kendi koltuğunda oturunca bütün her şey dışarıda kalıyor. Eve gittiğimde çocuklarım, onların oyuncakları, çocuk kokusu, ailem derken zaten o dünya bitmiş bambaşka bir dünya başlıyor. Zaten çocukla vakit geçirmek dünyanın en dinlendirici şeyi.

cakallarla-dans

Didem Balçın: Ben de bazen sıkıntılı olduğumda koşuyorum gidiyorum yeğenimi bir iki saat alıyorum. Onunla vakit geçirdiğimde dinleniyorum.

İlker Ayrık: Annemin anlattığı bir hikâye var. İki yaşlı karı koca arkadaşlarıyla sohbet ederlerken demişler ki nasıl geçti bayram. Kadın demiş ki vallahi nasıl geçsin, torunlar geldi, çok sevindik. İki gün geçti gittiler, daha çok sevindik. (Gülüyoruz)

Didem Balçın da oyunculuk dışında, büyük bir lokanta ortaklığı yapıyor… İşler nasıl gidiyor, kendinize zaman ayırabiliyor musunuz?

Didem Balçın: DasDas'ın yerini değiştirdik. Water Garden'dan çıktık, Metropol Avm‘de yeni yerindeyiz. Daha büyük bir yere geçiyoruz. Sahnemizi daha da büyütüyoruz. Bu sene de Joseph K. devam ediyor oyunuma benim oynadığım oyun olarak. Onun dışında Şener Şen yıllar sonra Zengin Mutfağı oyunuyla DasDas'da sahneye çıkacak. Yine çok güzel bir kadro Tom Basden’in oyunu olan Timsah adlı bir oyunumuz var. Yani bu sene DasDas yeni yerinde konserlerimizle bayağı bir güçlü geliyor. Restoranımız var evet ama benim daha içinde olduğum kısım tiyatro kısmı. Restoranda ben de biraz daha keyfini sürüyorum aslına bakarsanız. Aslında öyle lokantacılık falan yaptığım yok yani. Zaten DasDas da bir restoran değil de bir sanat kompleksi. Restoranında da biraz daha sanat kokusu var.

Peki siz kendinize nasıl zaman ayırıyorsunuz?

Didem Balçın: Ben aşırı derece çalışarak motive oluyorum. İşim olmadığında, projem olmadığında daha kötü bir ruh halinde oluyorum. Üretirken daha heyecanlı ve enerjik oluyorum. Çalışırken tabi ki çok yoruluyoruz, çok zor bir iş yapıyoruz. Ama eve gidip yatağıma girdiğim an tüm yorgunluğum gidiyor. Bugün de sağlığım, sıhhatim, ailem, sevdiklerim, her şey çok şükür yerinde, işimi en iyi şekilde yapabildim diye uyuduktan sonra dinlenme açlığım hiç olmuyor çalışırken.

İkiniz de son dönemde çok formda görünüyorsunuz… Fit olmak, formda kalmak için neler yapıyorsunuz, kısaca özetler misiniz?

Didem Balçın: Ben sabahları yürüyüş yapıyor ve yediklerime dikkat ediyorum. Ablam sağ olsun o insanları zayıflatıyor. (Gülüyor) Yakın da oturuyoruz. Abla diyorum, bugün ne yiyeceksem sabah öyle akşam hazırla, olmadı anneme söyle o yapsın. Yediğim önümde yemediğim arkamda. Sağlıklı bir şekilde o karar veriyor. Üstüne de yürüyüş yaptığı zaman formda kalıyor insan.

İlker Ayrık: Benim çok bi halt yediğim yok (Gülüyor) Uzaktan öyle görünüyorsam çok mutlu oldum. Dönemsel olarak herkes gibi kür yaptığım, spor yaptığım zamanlar oluyor. İnsan ömrünü daha kaliteli geçirebilmek için çaba harcıyor tabi ama çok yoğun çalışmak ve düzensiz hayat insan vücudunu çok yıpratıyor. Sağlık sorunlarında iyi uyku alamadığında iyi beslenemediğinde kilo da aldırıyor. Şu dönemde çok özel bir şey yapmıyorum ama dönem dönem yaptığım zamanlar oluyor.

SÖZCÜ



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


Diğer Haberler

“İğne Deliğinden Bornova” sergisi büyük ilgi gördü

Bornova Belediyesi Hobi ve Beceri Edindirme Kurs Merkezi’nde fotoğrafçılık eğitimi alan kursiyerler sıra dışı bir fotoğraf sergisine imza attı. Bornova Belediyesi Uğur Mumcu Kültür ve San...

Ruhu genç İzmirliler gösterileriyle büyüledi

İzmir Büyükşehir Belediyesi Sağlıklı Yaş Alma Alzheimer-Demans Merkezi üyeleri, aylardır aldıkları eğitimlerin ardından sahneye çıktı. Yaşları 55 ile 94 arasında değişen merkez üyeleri, d...


64 sanatçıdan 1 Mayıs çağrısı

64 sanatçı 1 Mayıs'ta kutlamaların tarihi adresi olan Taksim Meydanı'na konulan yasağın kaldırılmasıyla ilgili bir açıklama yayınladı. "Taksim Meydanı 1 Mayıs alanıdır. Hiçbir yasak bu ge...

TRT dizisi setindeki taciz için karar!

Geçen 31 Ağustos’ta TRT’nin Gönül Dağı dizisinin ekibinin arasında iki çalışan arasında yaşanan taciz davası karara bağlandı. Gönül Dağı dizisi setinde saç asistanı Zeynep Çetinkaya'yı ta...


Denizin ‘uzaylılarına’ yakından bakış

Oscar Ödüllü yapımcı ve yönetmen James Cameron imzalı yeni belgesel serisi “Ahtapotların Gizemli Dünyası”nın 22 Nisan Dünya Günü’nde National Geographic WILD’de üç bölümü birden yayımlanm...

ODTÜ'lüler geleneklerine sahip çıkıyor

Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin (ODTÜ) kayyum rektörü Verşan Kök'ün, 30 yıldan uzun zamandır öğrenci toplulukları tarafından düzenlenen bahar şenliğinin hem süresini kısalttı hem de şen...


Rami Kütüphanesi’nde 23 Nisan coşkusu

İp atlama, çuval yarışı,  müzikli eğlenceler, tiyatro gösterileriyle beraber çocukların mutlu olması için yüz boyaması yapıldı, balon, bayrak, pamuk şeker, macun ve kekler dağıtıldı. Bunu...

BİDEV’den çocuklara 23 Nisan hediyesi

BİDEV, bağımsızlık mücadelemizin sembolü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 104. Kuruluş yıl dönümü ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dünya çocuklarına armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Eg...


Prof. Dr. İlber Ortaylı İZKİTAP Fest’e konuk oldu

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde bu yıl Kültürpark’ta açık alanda düzenlenen İZKİTAP Fest - İzmir Kitap Fuarı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda büyük bir coşk...

SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Bade İşcil: Güzelim diye dışlandım

Oyuncu Bade İşcil katıldığı 'Empati' programında güzellik yüzünden yaşadığı sorunları anlattı. Geçen hafta sahilde yürüyüş yaparken karşılaştığı muhabirlerin aşk sorusu karşısında "Yok ki...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Sıcak geçen ilkbahar kabusu erken getirdi

Hava sıcaklığının mevsim normalleri üzerinde seyretmesinden dolayı Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığını bulaştıran keneler doğada erken görülmeye başladı. Uzmanlar keneler konusunda vatandaşı dikkatli olmaya çağırdı...

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR